(bkz: #11386978) intihara değişik bakmış goethe. kitap değil ama bu yazı bence aydınlatıcı.

tecrube edenlerden oku panpa
(bkz: near death experience)

Yale'de ölüm üzerine ders açılıp görüntüleri kaydedilmiş. Shelly Kagan'ın üslubu çok güzel
academicearth.org

sokrates'in savunması kitabını okuyun Platon'un.
yunus emre de önünde eğilinecek sözler söylemiştir ölüm hakkında.

www.kitapyurdu.com

metro +1 çok daha kolay ulaşım.

taksiyle.com

yük hafifse en temizi metro. direkt içine gider.

dayım 45 yaşında öğrendi. gerçi bisiklet değil pizzacı motorlarına binmeyi öğrendi ama sonuçta bisiklete binmeyi bilmiyordu.

aslında öğrenmesi o kadar zor olmasa gerek. yani ayakların yere değiyorsa zaten sorun yok. ilk ayaklarınla kendini ileriye itip ufak ufak gidersin, sonra pedalları kullanmaya başlarsın, gerisi zaten gelir.

22 yaşımda öğrendim. kız arkadaşımla heybeliadaya gitmiştik. baktım ki bisikletsiz olmayacak, kiraladım bi bisiklet bi 10 metre savrula savrula gittim, sonra düzeldi. emin ol dengede durmak zor değilmiş, yıllarca boşuna büyütmüşüm gözümde ben artık öğrenemem diye...

valla süper olur hocam, şehirçi ulaşımda da (en azından eskişehir) için mükemmel bi alet. hiç de çekinmeyin kimseden, yok gülerlermiş, yok düşersem rezil olurum falan, zaten ayaklarını yere uzatsan o yaştaki bi insanın boyuyla direk durursun.

durağan halde ters sarkaç gibi neredeyse kararsız bir haldedir bisiklet. ama ileri doğru hareket edince tekerlerin jiroskopik momenti -ve bilimadamlarının henüz açıklayamadığı birtakım hikmetler sayesinde- gayet kararlı olur.
sadece sürüş zarfını genişleten tecrübeli sürücüler ilerlemeyen bir bisiklet üzerinde durabilirler.

www.science20.com

bu nedenle öğrenirken bisikletle ilerlemeye çalışmalısın. durduğun yerde iki ayağını yerden kesmeye çalışmak en büyük yanlış olur

öğrenmek için en iyisi düz ve boş bir alan. 1-2 saatlik yoğun çabayla öğrenilebiliyor.

öğrenirsin.

ya aslında 10 sene kadar önce, yazlıktaki bisiklete binmeyi çok iyi bilen bir arkadaşım "gel lan öğretirim ben" dedi, aldık elemanın bisikletibi, birlikte herkesin içinde utanacağımı da bildiğinden gecenin bi vakti gittik migros'ın bomboş otoparkına orada dengede durmayı, sürmeyi öğrendim. yani pedal çevirdikçe düşmeden gidebiliyordum. geniş gönüşler yapabiliyordum, otoparkın etrafında yuvarlak ve sekiz çizebiliyordum. öğrendim dedim. sevindim. ondan sonra sitemizin daracık (1 metre falan) sokaklarında düz giderken "dur şu yan yola döneyim" diyip gidonu doksan derece yandaki yola kırmamla birlikte kendimi köşedeki evin bahçesinde, çiçeklerin üstünde yatarken buldum. tabi otoparkte geniş geniş dönüyordum birden doksan derece dönmek isteyince bahçeye yuvarlandım. daha da teşebbüs etmedim.

yani demem odur ki 10 sene sonra hala düz çizgide sürebiliyorumdur belki. ama bu ayrıntıları ne edecük? yine doksan derece döneyim derken yeri öpmeyeyim?

öğrenirsin, ben de 20 yaşında öğrendim. hatta şu an bisikletlerle ilgili bir belgesel çekiyorum :))

@divit: eheh evet ben de gördüklerimden falan öyle hafif yatırarak döndürmeye çalışırken bisiklet komple yatırdı beni bahçeye. düştüğüm bahçe yol seviyesinden aşağıda olduğundan ayağım da yetişmedi, yere koyamadım. evin sahibi de yaşlı annesi düştü zannetti herhalde patırtıyı duyunca, "anneee anneeaa" diye haykırarak geldi ki koca herif bahçede yatıyor, yanında bisiklet.

hahahaa yok abi öyle değil, hızlı giderken kırdığım için merkezkaç kuvveti ters tarafa savurmadı. tam tersine, dönücem diye gayet yavaşladım yavaşladım, kırmamla birlikte döneceğim tarafa doğru hoooop... bahçe çukurda olduğu için ayağımı da koyamadım yere, yetişmedi.

Öğrenmişsiniz zaten, bu iş "bisiklete binmek gibi"dir, kolay unutulmaz :p

90 derece dönmek gibi hareketler yaparken ayağınızı yere koymaktan korkmayın :)

ne öğrenememesi..motor bile kullanırsın..istee .. ve harekete geçç..

yeni çıkan bi cep telefonu için kılıf yap sat
nokia dan bilgi sızdır gelecek modellerin şekli neyse ona göre telefon çıkmadan kılıfını sür piyasaya

öğrenciyken şu imitasyon çakma tablo poster neyse ondan satıyodum... aksam 6-8 arası 10 tane falan satıyodum ve 1.5tan alıp sanırım 5-6dan satıyoduk tam hatırlayamadım... picasso yu dali yi orjinal mi diyenlere evet orjinal diyerek sattıgımı bilirim hey gidi günler...

-bilumum caliou ıvır zıvırı, tahtakale'ye düşen her ilginç şey.

korsan kitap

Önce bir Kadıköy'ü gez piyasaya bak. Sonra da karşıya Eminönü'ye geç ve Tahtakale'yi dolaş. Orada olup Kadıköy'de olmayan (oyuncak, ilginç eşya vs..) kolay satabilinecek şeyleri toptan alıp Kadıköy'de satabilirsin. Malum iş gidiş-dönüş saatlerinde Kadıköy'den 2.5 milyon insan geçiyor(muş). İşporta yapacaksan sana tavsiyem rıhtımda vapur iskeleleri ve otobüs-minibüs duraklarının yakınlarında konuşlan ve zabıtalara dikkat et. Bence iyi bir şeyler bulursan kısa sürede paranı katlayabilirsin.

şişe su. 2.5 lira kar edemessin ama o kadar sürüme ulasir.

ayda 3000 için günde 100 adet satman gerekiyor, hakkaten çok gidecek bir ürün lazım sana.

otopark ve oto yıkamacı mafyasını duydun mu yeğen?

otopark mafyasını duydum evet. oto yıkamacı mafyasını duymadım ama mafyaymış, çeteymiş, gangstermiş falan pek gözümü korkutan şeyler değil. bizim de kendimize göre "adamın götünden kan alacak" kadar cirmimiz var çok şükür :)

ne su faturası ödersin biliyon mu.

Sozum meclisten disari olmakla birlikte. Cevreme baktigimda bos beles insanlarin yaptigi bir is bu. Ha sen diyorsun okuyoruz da ne oluyor amk adam bizden fazla kazaniyor vs. Dogrudur. Temiz ve kolay para var. Alt tarafi bi kac cin mali temizlik urunu. Ve su. Ben de duymadim bu mafya isini ama bulundugunuz yoreye gore degisir.

mafyası falan hallolur bir şekilde de. o işler her an öyle değildir. oto yıkamacılar genelde güneşli günlerde, haftasonu ve öğleden sonra kalabalık olurlar. kışın kar yağmur yağarken pazartesi sabahı aynı oto yıkamacıya uğramanı öneririm.

oto yıkama işinde çalışacak eleman bulmakda zor. buldun diyelim o adamları idare etmen lazım. öyle uslu efendi adamlar olmayacak hiçbiri.

bundan sonra kirası, stopajı, elektriği, suyu, diğer rüşvetleri, eleman maaşlarını falan alt alta yazıp muhtemel gelirle karşılaştırınca bir de buna işlerin pek iyi gitmediği kış sezonunu ekleyince belki bakış açın değişir.

not: oto yıkamacı değilim.

benm bir akraba ruhsat alamadı. hem de dandik bir ilçede. ona göre hesap et. ama istiyorsan araştır. seviyorsan git konuş bence.

sahibinden.com'da mobil oto yıkama cihazı vardı. Araça takıyorsun atıyorum gidiyorsun plazaya isteyen herkesin arabasını yıkıyorsun gibi. Böyle farklı bir şekilde girebilirsin.
Ben mesela arabamı yıkatamıyorum. Oysa gelse birileri yıkasa evimin işimin önünde 20-25 rahat verirsin. Ruhsat falan daha rahat olur sanıyorum. Ama hiçbir işten kolay para kazanılmıyor, dışarıdan bakıldığı gibi olmuyor.

İlanı bulamadım biraz ararsan bulursun bu arada:

www.sahibinden.com

ismi lazım değil bir alışveriş merkezinin otoparkında bu işi apan bir tanıdığım var. zamanında güzel de para kazandı ama son 3-4 senedir işleri baya kötü. bunun en büyük sebeplerinden biri yakınlarda ve biraz daha yol üstü bir yerde açılan başka bir alışveriş merkezinin otoparkında da başka bir yıkamacı açıldı.orası daha büyük bi yer sanırım. neyse su sıralar devretmeyi düşünüyor işlerden dolayı.

her iş gibi riski var tabi. dediğim gibi o kadar da kolay değil. işin içine girince binbir tane şey çıkıyor. ayrıca mafya vs gibi şeyler duymadım.

araba yikayacak mekan onemli, iyi bi arazi lazim. o arazi de seninse sorun yok ama kira varsa iyi kira alirlar.

yikama isi de kolay degil, güvenilir eleman lazım. hırsızlık falan yapmayacak.

yakında deistliğe geçersin, sonra ateistliğe, sonra da areligious olursun.. sonra da sikinde olmaz zaten.

seninki cüppeli'nin vaazındaki mevzuya dönmüş. diyodu ya "yarabbi arada bir iki salla şunlarıda saflar sıklaşsın":)) işin kısası sen rahattayken ateist gezersin bir iki sallandımı camiye koşarsın.

inandigin veya inanmadigin seye illa isim koymak zorunda degilsin. ben agnostigim dedin diye her hal ve hareketin buna uymak zorunda degil. agnostizm/ateizm/islamiyetin kaliplarina uymaya kasmana gerek yok. ayni gün icinde ellerini acip allah'a dua edip bir katolik kilisesinde mum yakabilir ve ben ateistim diyebilirsin, ben de yapiyorum. rahat ol yani.

derdimi tam anlatamadım sanırım. ben mantığını ön planda tutan bi insanım. müslümanken sahip olduğum değer yargılarımın çok büyük bir kısmı kökten değişti. hırsızlık yapanın kolunun bacağının kesilmesi gerektiğini savunabilen bi kafaya sahiptim. tartışmalarda islamı savunurken kullandığım argümanları hatırlayıp asdgagdfga diye gülüyorum şimdii oha diyorum ben neymişim. şimdi daha hümanistim daha çevreciyim. 3. gözümün açıldığını bile söyleyebilirim. yani bu saatten sonra allah a inanmak gibi bi seçenek mümkün görünmüyor. inancım için bi etikete de ihtiyacım yok. yani rahat olmayı ya da tanrı mevzuunun skimde olmamasını ben de isterim. öğrenmek istediğim yaşadığım o garip duyguların benim yaşlarımdaki benim durumumdaki insanlar için nasıl devam ettiği. sadece eski sanrıların şimdiki bana olan etkilerinden basediyoruz, yeni bir tanrı bulma arayışından değil.

panpa ben de aklım başıma geldiğinden beri (14 yaş civarı) allahsızım. öncesinde bayram namazına giden, arada oruç tutan bi elemandım.

yani uzun süredir çok net reddediyorum -tanrıdan emin değilim- dinleri.

ama hala arasıra uyurken allaha sıgınıyorum, çok komık oluyor.

bence acilen islam'a dön.

melodica, bence yaşadığın şeyin adı, "gelişmek". insan, aklı geliştikçe ve vizyonu açıldıkça enteresan ruh halleri tecrübe edebilirsin. zira beynimiz beden kimyamızı, beden kimyamız da yine beynimizi etkileyebilir.
dinler saçmalığını vs geride bırakman da "gelişen aklın" bir ürünü zaten.

3. gözün açılması gibi bir takım spiritüel deneyimler yaşadığına inanıyorsan, keyfini çıkart. şahsen benim o tip bir tecrübem yok, ancak olsaydı keyfini çıkartırdım sanırım.

reçetesi yok. ne zaman geçmesini istersen o zaman geçer. aslında var olmadığı açık şeylerin sana müdahalesi söz konusu değil. ne oluyorsa kendi kendine yapıyorsun tabii ki. kaldı ki allah'ın da işi yok sen inancından vazgeçtin diye çarpıntıyla seni mi uyaracak? ben de vazgeçtim beni uyarmadı. bu tip çarpıntı ve benzeri fizyolojki uyarıları hiç görmemiş binlerce atayis var. ne bu farklı muamele? seni daha çok seviyordur ya da. en kısa haliyle abuzer kadayıf'tan geliyor;

"boş ver abi dalgana bak, çak o zaman çak, çak, çak!"

cok karmasik bir durumda degilsin aslinda. marx dinlerin yoksunluk duygusunun disa vurumu oldugunu soyler. muhtemelen dindar hislerinin nuksetme anlarinda fiziksel alanda sorunlarini cozemedigin icin siginacak daha guclu bir sey -fizikotesi-bir varlik ariyorsun ve o da alisilmis sekilde tanri oluyor. bence cok korkulacak, tedirgin olunacak bir durum degil. ve agnostisizmle celisen bir durum da degil; agnostisizm bilemezsin diyor, iman etmek icin bilmek gerekmez zaten, iman farkli bir durum. muhtemelen yasadigin bu paradoks iman ve inanc kavramlarini karistirmaktan kaynaklaniyor.

bir de cok uzun zaman ve cok icinde kalmissin aslinda o cevrenin. sana nuksetmeyecek de bana mi nuksedecek? geldiginde ibadet edersin dilersen, zaten kendine o esnekligi tanidiktan sonra muhtemelen bu his de seyrelir. cunku bana kendini "geri donmemek" konusunda ikna etmeye calisiyorsun gibi geliyor.

aslında çağımızın hastalığı bu. insanlar kitleler halinde tanrının olmadığını kendi yüzlerine vuruyorlar. bir geçiş sürecindeyiz. birkaç yüzyıl sonra ne din, ne tanrı kalacak. biz ''tanrı'' yüzünden milyonlarca insanın öldürüldüğü bir çağdan tanrı ve dinlerin olmadığı nispeten yeni bir çağa geçerken tam arada yaşayanlarız, dolayısıyla bazıları hatta çoğu için kolay olmuyor bu. kimimiz kolaylıkla varıyor gerçeğe küçük yaşlarda, kimisi ise kirli geçmişinin etkilerinden asla kurtulamıyor maalesef. (bkz: kimsenin tanrıya inanmaması)

bir tanrı olduğu fikri sana dikte ettirilmeseydi ve sen onu tanımasaydın bunca yıl yaşadığın tüm olayları ona göre yorumlamaz, onun varolup olmadığını düşünürken kafayı sıyırmazdın. yani agnostiğim dediğin şu sıralarda sana o anlık şeyleri yaşatan şey gördüğüm kadarıyla ağır geçmişin. bir süre sonra bu işleri düşünmenin bile çok boş olduğunu, kafanı sevdiğin şeylerle meşgul etmen gerektiğini farkedeceksin. insanların düşünceleriyle veya kişilikleriyle, hayatlarıyla ilgilenme, kendi beyninin sınırlarını zorla ve sonra hepsini çöpe at. hepsi boş. döngüye katılmak için sadece birkaç on yıl kaldı. sonra yoksun!

Satanlar ya da kendi kurup bırakanlar var ama açıkları olabilir. Fiyatla doğru orantılı gidiyor biraz özellikler.

Ama daha önemlisi sanal pos alabilmek ki o da her babayiğidin harcı değil. Şartlar çok zor.

Bence işi bilen birini ya kısa süreli eleman olarak tutun ya da bir ajansla anlaşın. E-ticaret işi yürütmek pek kolay değil.

1.ciddi emek ve zaman ister
2.hazır şablonlar var
3.eh işte. adamın sistemine uyduğun için. kendi yaptığın gibi olmuyor
4.sil baştan olursa daha iyi olur.

önce satış yapmak için şirket olman gerek. adam fatura isterse apışıp kalırsın. bir de kredi kartıyla ödeme için sanal pos alman lazım. bunun için yine şirket lazım.

zlatan1937'nin dediği doğru. bu işi yapabilmek için bir şirket ismi olacak. www.kitapyurdu.com bu sayfanın en altını incele mesela.

bana sıfırdan yaptırırsan en az 5000$
adam gibi bir firmadan hazır satın alırsan 1000$ civarı. ekstra tasarım paketleri olanları tercih etmeni öneririm.
almadan önce bana mutlaka mesaj at. bi bakayım ne alıyorsun. : )

eticaret paketleri satan firmalar var. su an en baba yigitleri hemenal, ideasoft ve kobimaster. bunlara yillik para verip isini gorebilirsin giris asamasi icin. ama isler ciddiye binip sana ozel modul vesaire istediginde ucuk fiyatlar cekerler (biz de bu sektore giriyoruz ordan biliyorum, ayakta kalabilmek icin en ufak modifikasyonlara yuksek fiyatlar cekmek zorundalar). en temizi programci ortak falan bulup isini halletmek olur yoksa cok ugrastirirlar.

@pascal borland, programcı ortak dedin de, arada öyle müşteri çıkıyor. : )
direk reddediyorum. sermayesi olmayan adamla hiçbir programcı iş yapmamalı.

tasarım yazılım işin en kolay kısmı. karar vermeden önce bunları değil operasyonunu, tedariğini, finansalları düşünmen gerekir. işte ürün koyayım satmaya başlayayım diye düşünmek biraz optimistçe bir yaklaşım. ortalıkta binlerce atıl durumda e-ticaret sitesi var.

yazılım konusuna gelince prestashop veya bir muadilini kurup(kurdurup) bir tasarım giydirip uygun fiyata halledebilirsiniz. amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok.

@serafettin haklisin ama orta duzey yoneticinin agiz kokusundan bikmis yazilimcinin cok olmasi lazim piyasada. artik arkadas birini kafalayacak :)

@detroitli kizil hatta sunu da ekleyeyim.. bu is en az 3 kisilik bir operasyon. sadece programci yetmez, tasarimci da lazim. siteni cizecek, html-javascriptini uygulayacak, bannerlarini yapacak. eticarette tasarimcinin isi hic bitmez. iste onu bulmak da harbi zor. biz tasarimci bulamiyoruz piyasada. sagda solda bir suru ilanimiza ragmen.

(bkz: magento)

ben kurarsam eğer hız faktörünü devreye sokmayı düşünüyorum arkadaşlar. çabuk tedarik ve hemen ertesi gün teslim. zihnimde canlandı bir şeyler sağolun.

rahatsizligimi soylemem.
Aralikli olarak 2 yil ilac kullandim.
50 saat kadar terapi gordum.

Iyilesmedim.

panik atak : iki yil aralikli (6 ay daha sonra gene 6 ay) ilac tedavisi. olmeyecegimi anlayinca panik bozuklugu olarak 2 yil devam etti.
yine aralikli ilac tedavisi ( daha hafif tedaviler, yan etkisi olmayan). ilac her zaman ise yaradi ama 6 ay civarinda. her defasinda semptomlar geri geldi. hala da ansiyete bozuklugu diye tanimlanan fiziksel agrilarim, sikintilarim oluyor, ilac tedavisi olmadan basedebiliyorum. kisacasi 10 yil da yalama oldum; alisinca takiliyoruz guzel guzel beraber, he sonuc, demek ki 100de 100 iyilesmemisim.

ne yazık ki bir atak sonrası kardeşime manik depresif teşhisi koyuldu, yüksekten atlama ile sonuçlanıp omurilik zedelenmesine yol açtı bu atak
koruyucu tedavi ile çoğu insandan daha sağlıklı oldu ama ömür boyu ilaç kullanmak gerekiyor(depakin)

okb.
ilaçla 1 yıl oldu arada terapi.

iyi olmaya çalışıyoruz :D

6yıl boyunca kronikleşen rahtsızlığım vardı. 6.sene de yeni bi ilaca düzenli devam ettim. ve şimdi çok çok çok daha iyiyim.

(bkz: bir ruh macerası)

bipolar bozukluk.
uzun süreli ilaç tedavisi+terapi.
ilaçları bıraktım. hala hastayım bunun farkındayım. ama kendimi az çok kontrol edebiliyorum. bu nedenle ilaçsız dayanabiliyorum. ama iyileştim demek değil bu.

Distimi + Panik Atak
1.5 yıl prozac kullandım.
1 yıl terapi aldım.
Panik atak tamamen iyileşmese de kaygı bozukluğuna geriledi, artık hayatımı engellemiyor.
Distiminin iyileşmesi zaten çok zor. Benimki de eskisi kadar diplerde olmasam da genel mutsuzluk olarak devam ediyor.

i5 islemcili, min 512 mb nvidia 4xx ya da ati 5xxx serisi bi ekran kartı olan 4g ramli bi alet işini gorur. ekran 15.6 fln dusunun ama.

tukel.thgtr.com

su da olaiblir fiyat gayet guzel.

daha hesaplı bir marka ve model yok mu acaba

1000 lira altı ekonomik bir laptop çalıştırır çalıştırmasına da, her iki yazılım da inatla software rendering kullandığından proje büyüdükçe performans düşer. bu işin nihai çözümü software hızlandırıcılı workstation aletler ama onlar çok daha pahalı. ekonomik ve pahalı seviyelerdeki laptop'lar arası performans farkı o fiyat farkına asla değmez. yani basitçe workstation harici yalan olur.

autocad ve solidworks'ün kaynak kullanımı arasında ciddi bir fark olduğunu da söylemeliyim. autocad ekonomik laptop'larda rahatça çalışabilir ama aynı şey solidworks için geçerli değildir. bu nedenle hangisini kullanacağını bilmenizde fayda var.

pre-emptive edit: evet solidworks'te hardware acceleration desteği var ama her sistemde uyumsuzluk problemini aşabilen beri gelsin.

solid değil autocat kullanacakmış. uygun bir model işimizi görür mü?

sivilce çıkıyor olmasın?

biri ısırmış olmasın, sevgili falan?

kaşıntı veya dokunduğun zaman hafif ağrı varsa büyük ihtimal sivilcedir.

ekşi duyuru cevapları sözlüğe mesaj atıyordu atmayınca cevap verildiğini anlayamadım. geçti zaten ama ne oldugunu anlamadım. iki doktor baktı teşhis koyamadı. sevgili ısırmadı tabi ki:)

bigpara.com'da olması lazımdı.

bigpara da var gibi ama yıllık detay grafiği resim. hangi gün kaç lira göstermiyor. 3 aşağı 5 yukarı tahmin etmek gerekiyor

mynet finans eski haliyle çok iyiydi ama yeni hali eskisi kadar işlevsel değil. işini görebilir belki.

isteyatirim adresinde olması lazım. Bakmak da fayda var.

bir sorun çıkmaz, hatta belki de onlar kapatmıştır bile uzun süreli inaktivite yüzünden.

borcu varsa kapatmazlar zaten tahsil etmeden

benim de finansbank'tan bir hesabım vardı. gidip sordum, para giriş çıkışı olmayınca pasif konuma getirmişler. öylece beklemeye almışlar.

ben çok anlamam banka işlerinden ama bi arkadaşım uzun süre kullanmadığı bi hesabına 20-30 lira bişey yatırmıştı hop diye aldılar onu hemen hesap işletim ücreti diye mi ne.

oha resmen ben soracaktım bu soruyu uzun süredir aklımdaydı. süper oldu.

peki bişey ekleyeyim, bende böle 3-4 tane falan hesap var kullanmadığım, başka başka bankalardan. ben bu kartları kırıp atsam böle hiç olmamışlar gibi, hayatımın herangi bi evresinde karşıma çıkma ihtimali var mıdır bu durumun, yoksa tertemiz olur muyum?

10 sene boyunca hiçbir işlem yapmazsanız tmsf'ye devrolur hesabınız. ama birkaç sene sonra kullanayım diye para yatırırsanız birikmiş hesap kullanım ücretlerini hüpletebilirler. kullanmayacaksanız ellemeyin, kalsın öyle.

Taksim'de hostel seçerken harita üzerinden gidin, mümkün olduğunca o büyük istiklal cadddesi bölgesi'ne yakın olsun. Hostelin özelliklerinden odada kasa var mı okuyun, private odalarda oluyor zaman zaman. hem de private oda seçmeye özen gösterin. Banyo zımbırtıları olmayabilir, havlu şampuan vs, onları getirebilirsiniz.

bunun dışında sultanahmet'te de hostele gidebilirsiniz, çok uzak değil ve aşırı turistik bölge olduğu için hostelleri de iyidir diye tahmin ediyorum.

Mesela şu anda bakıyorum, taksim'de mantıklı yerde chambers of the boheme diye bir yer varmış, 4 kişilik odası olan. çok da bakamadım ama istikla caddesine yakın olsun, çok sağda ya da solda olmasın, belli olmaz. Bunun yanında sultanahmet'te geniş seçenek var.

ben de taksimdeki hostelleri tavsiye etmiyorum. whoosie in dediği gibi sultanahmet size daha uygun olur.

@delgado şişhane hakkında sonradan pek iyi şeyler duymadım, evet :/
@whoosie, chambers of the boheme'de yer yokmuş maalesef, tek kişilik oda dışında bi yerde kalamam. ama haritadan bakıyım biraz daha.
@wishes bölge eminim güzeldir ama güvenlik biraz endişelendirdi, emin misiniz bilmeyen biri için güvenilir olduğuna?

sultanahmet'i de araştırıyım o zaman. tavsiye varsa alabilirim. ve ulaşım nasıldır?

ogretmenevi var taksime cok yakin ve cok guvenli.bulundugu sokak biraz arkada kaliyor ama gec saatlerde taxi kullanirsaniz hic sorun olmaz. kiz basiniza hostel, hem de taksimde cok mantikli gelmedi bana .. NOT: ben de bayanim; istanbulda yalniz da yasadim ama hostel asla dusunmezdim herhalde. biran once arayip rezarvasyon yaptirin bence...
www.beyogluogretmenevi.com

bence de öğretmenevi iyidir. bilmediğiniz yerlerde kalmayın.

(bkz: şehr-i istanbul)

pierre loti var eyubun ust kismi, otobus de gidiyor ama daha eglencelisi eyupten teleferikle gitmek...

ve gulhane parkinin tepesindeki cay bahcesi de tam size gore...

kesinlikle set üstü çay bahçesi
lule'nin gülhane parkının tepesindeki çay bahçesi dediği yer.

taksim gezi parkı da olabilir, beşitaş sahil de güzeldir. moda çay bahçeleri de süperdir

ulus parkini da oneririm. kafe namina bir sey yok (aslinda var da tavsiye etmem, gereksiz) ama kolunuza sepetinizi takip bogaza karsi termosunuzdan koydugunuz cayi icebilirsiniz. oldukca sakin oluyor h.ici ve h.sonlari. tam onunde otobus duragi var, otobusle ulasabilirsiniz.

ucuz bir yer ve deniz kenarı istiyorsanız, tek uygun yer, dolmabahçe sarayının bahçesi deniz kıyısı. fiyatlar çok uygun ve rahat rahat oturursunuz.

hesaplar önlem amacıyla kapanmış galiba. olay butonundan duyuru yaptı ssg.

evet detroitli kizil'in dediği gibi oldu.

ayrıca oradaki mail adresin, facebook'taki mail adresinle aynıysa mail adresiyle yapılan aramadan bulmuşlardır seni. dert edicek bi şi yok yani. sadece, facebook'a bakmakla zaman kaybedenler senin yazar olduğunu biliyor.

mıhteşem komplo teorilerimden birini ortaya atıyor ve seçil inci isimli feykin, sana uyarı mesajı atanla aynı kişi olduğunu söylüyorum ksljdfskl

geçti hepsi geçti..

Ben de onların aynı kişiler olabileceğini düşündüm aslında, püfff... Ama şunu sormak istiyorum, dünkü saldırıyı düzenleyenler bizim ekşi sözlükteki hesabımıza ait olan şifrelerimizi öğrendiler mi? Benim o şifre ile facebook şifrem aynı olduğu için kaygılanıyorum.

şifreler deşifre olmadığı için facebook hesabına filan girememişlerdir. sözlüğe kayıtlı mailini bildiklerinden aynı maille kaydolduğun facebooktan izini sürmüşler. korkulacak bir durum yok ama içinin rahat etmesini istiyorsan yine de değiştir tüm şifrelerini.

Hayır, sadece cookie alınmış. Yani şifreler değil. Dolayısı ile ellerinde olan tek şey mail adresiniz. Ondan da bir şey yapamazlar.

Fakat yine de şifrelerinizi değiştirmenizi tavsiye ederim.

hocam bu yaşlarda .ocuk için okumak, eğitim,okul gibi kavramlar çok fazla şey ifade etmez. siz ona istediğiniz kadar üniversiteden,tıp fakültesinden bahsedin üzgünüm ama onun için bir anlamı yok. şöyle yaparsanız sonuç alabilirsiniz.

belirli bir ödev durumu devamlı vardır. ve bu ödevleri yapası için bir saat dilimi ayırın ve o saatlerin dışında istediklerini yapabileceğini söyleyin. ve yupsın da. sokakta mı oynamak istiyor . oynasın. bilgisayarsa bilgisayar. bu birinci kural BELİRLİ SAATLER.
ikinci kural ise ayrılmış olans aatlerdeki isteksizlik durumunda küçük pekiştireçler kullanmanız. yani o günlük ödevlerin yapılması "dondurma". bir haftalık düzenli ödev lunapark gezisi ya da siz dolaştırabilirsiniz dışarda bi yerde alışveriş merkezi mesela. ya da başarılı olmasını istediğiniz derste başarılı olursa kıyafet gibi basit şeylerle güdüleme işlemi yapılarak başarıya ulaşılabileceğini zannediyorum.

Not: çocuğu pekiştirece çok fazla alıştırmayın her zaman bekler.
Not:başının okşanması,onun değer verdiği kişilerin onu diğerleriyle konuşurken övmesi de pekiştireçtir. Ör: babanın anneye, çocuğun yanında kısık bi sesle "bizim oğlanı öğretmen çok beğeniyo" demesi.
Not: öğretemeniyle yapılan görüşmeler çok önemli. ayda bir görüşün. bu çocuğu gazlayacaktır. olumlu yönleri de konuşuldukça şevklenecektir.

umarım bir eğitimci olarak faydalı olabilmişimdir. unutmayın o bir çocuk oyun da oynayacak ders de çalışacak. yeter ki her şeye yeteri kadar zaman ayrılabilsin.

ebe sobe, gonca, birdirbir
üç adet çocuk dergisi size.

dergi konusunu bilemiyecem ama yazdiklarinizdan, dikkatimi ceken bir sey oldu: cumlenin basini okuyup sonunu kafadan atmak. benzeri bir durumla ben de karsilasmistim birinci sinifa giden bir cocukta. birinci donem sonunda, siniftaki 40 cocuktan 39'u okumayi soktu, bu cocuk haric. sonradan, taa 4. sinifta dikkat eksikligi teshisi kondu. ileride dersleri iyi gitmezse, aklinizda bulunsun, dikkat eksikligi yonunden bir inceleyin. bu teshis cocuk psikiyatrlari tarafindan konuyor. bu kisilerin soyleyecekleri disindaki tavsiye, yorum ve saireye itibar etmeyin. basinda nobet tutarak masal okutmanizin sebebi, dikkatini veremiyor ve zihninin baska yere ucuyor olmasi olabilir. dolayisiyla cok bunaliyodur.

national geographic kids gibi şeyleri seven bir kitle de var.

advest; bilgiler için teşekkürler. "okumayı pek sallamıyor" cümlesinden kastım eğitim hayatını, kariyerini , geleceğini değil yahu, sadece kitapları, ödevlerini , defterdeki yazılarını kastediyorum..

birincisi tek çocuk şımarıklığı var. ikincil olarak anne baba akşama kadar işteler, dede-babaanne ile muhattap olduğu için onlara hemen her istediğini yaptırıyor. öğretmenin otoritesindeyken çalışkan bi öğrenciye dönüşüyor ama evdeyken sallamama durumu var. teşviğin alasını görüyor. babası kıyamasa da annesi arada otoriter olmaya çalışıyor ama pek yeterli değil gibi..

compadrito; cevap için teşekkürler. okumada bi sorunu yok. istediği/mecbur kaldığı durumlarda gayet iyi okuyor. fakat dikkat eksikliği olabilir tabi. bir uzmandan destek alınma durumu da olabilir ileri dönemde..

fakat önce kolay yolu denemek istiyorum. şöyle bi çocuk çizgi romanı, adamakıllı, "ideolojik kaygıları olmayan" bi çocuk dergisi gibi bir şeyler denemek istiyorum..

sui; size de teşekkürler. evet zaten şu an aklımda sadece natgeo kids var. fakat yeterince çekici olur mu onu bilemiyorum..

Okumak görerek öğrenilen bir şey bence. Ve pek çok iyi okur bu işe çizgi romanlarla başlar. Beraber bir kitapçıya (ya da bir sahafa) gidin, kendi seçsin kitabını. Siz de bir kitap alın, sonra gelip beraber okuyun.

milliyet kardeş mk olmuştu 5-10 yıl önce, hala satılıyo hatta: www.mkdergi.com ama içeriğini beğenir misiniz bilmiyorum.

bi de donald amca var www.cicicee.com kapağı şöyle mesela. içinde çizgi romanlar, bilmeceler falan vardı. donald amca 1. sınıfa daha uygun gibi :)

cosmicstring cvp için teşekkürler.. evet görsellik de önemli. fakat çok kısa bi süre görüşebileceğim. ancak yazın sahaf meselesini yapabilirim..

just overjoyed; donald amca güzele benziyor. disney çıkarıyorsa işimi görür sanırım. teşekkürler..

itfaiye durağı denilen yer %99 luk bir emin olma oranıyla saraçhane diye biliyorum. unkapanı saraçhane arasındaki kemerden fatihe giden yolun ilk durağı olması gerekiyor. yani unkapanı bisiklet çarşısından 2 dakikalık yürüyüş mesafesi.

haşim işçan geçidinde in yukarı çık. kemerlerin devamındaki cadde.

bit.ly

itfaiye durağı fevzi paşa caddesindeki ilk durak. park var kocaman. edirnekapı ya giden her araba gider.
kıztaşı da o civarda bir yerde:=)

teşekkür ederim gittim bugün tariflerinizden faydalanarak :)

Bu zamanda bulabilecek hiçbir yer aklıma gelmiyor ama bizim bahçedeki kiraz ağacından tahmin edebildiğim kadarıyla bir iki hafta içinde bulmak çok daha kolaylaşır diye düşünüyorum.

kesin bir adres veremeyeceğim ama sosyete manavlarında vardır diye tahmin ediyorum. ya da sebze-meyve halinde?

emin olmamakla beraber, feriköy'deki organik pazarda bulunabilir belki.
edit: aradım da internetten şu haberi buldum.
www.tarimziraat.com

manisa'ya ulaşabilirseniz istetebilirsiniz. halden olabilir orada tanıdık vs. varsa istetilebilir.

internette arattım, daha önce sipariş vermedim: www.toptansebzemeyve.com . İsterseniz bir arayın

sosyete manvaları (lüks muhit manavları da denebilir) ve macrocenter gibi yerlerde meyveler turfanda, ithal vs daha kolay bulunuyor diye biliyorum. migros sanal market'e baktım ama şişli bölgesinde kiraz görünmüyor. belki başka migros mağazalarına veya diğer büyük marketlerin internet satış sitelerine bakarsanız var olup olmadığını görebilirsiniz.

(bkz: titiz manav)

0 212 292 28 60

kasimpasa buyuk hamam. Hem Mimar Sinan tarafindan yapilmis tarihi bir yer, hem de mahallelinin kullandigi, ucuz, temiz bir aile isletmesi. Eger uygun bir zamanda yada daha onceden haber vererek giderlerse her ikiside erkek kismini kullanabilir. Erkek kismi mimari olarak cok daha etkileyici ve genis. Tabi guzel bir bahsis birakirlarsa makbule gecer.

@sekerpare
nerede tam olarak bu hamam? bir de beraber girmeleri illa şart değil. olmasada olur o yani

spor aş'nin tesislerine bakın derim.

edit: tarihi değil ama:)

Cemberlitastaki tarihi hamam pahalidir ama cok guzeldir:)

süleymaniye hamamı da alternatif olarak eklenebilir.

galatasaray hamamı

abilerim ablalarım location'ları nere peki bu hamamların. isim vermekle sadece olmuyor ki:)

www.istanbul.com
Hamam Kasimpasa carsida. Sishane metrodan 10 dakika uzaklikta.

gedikpaşa hamamı. beyazıt tramvay durağından indikten sonra sol tarafta yönelin, sağa doğru cadde kıvrılıyor. gedikpaşa caddesi.bir 100 metre deniz doğru inin,bulursunuz hemen.

Niye ayar versinler canım?

Sabit diske gömülü bir kurulum bölümü vardır. Recovery partition filan derler. Açılışta (F9 olabilir) bir tuşa basarak recovery konsolunu başlatırsınız. Formatı bu şekilde atarsınız.

marka model nedir onu söyle bakalım ona göre diyelim pass dediğin gibi f9 olabilir bazılarında üsteki rakamlardaki 0(sıfır) da olabilir pc acılırken ona bas sürekli gelir ekran tabi recovery falan silmediysen

bilgisayar çökmedi
formatta gerekmiyor
sadece gerekirse geriye nasıl yuklerim diye düşündüm
sağol cevap için

başka çözümü olan:)

gerektiğinde (yani çöktüğünde falan) kendisi recovery partition'ını açmayı teklif ediyor ya da "buradan açacan koç" diyor.

ya da ilk açılışta "boot option'ları için f bilmem kaça bas" dediğinde o tuşa basarsan, bootable her şeyi (memory stick, recovery partition, harici sürücü, vs...) gösteriyor, sen de istediğini seçip yüklüyorsun/kuruyorsun. iki üç kere yaptım, hem recovery partiton'dan hem de memory stick'ten, çok güzel oluyor :)

idefix'ten birkac defa kitap aldim, hic sorun yasamadim. fiyatlar da uygun gelmisti.

an itibari ile 12 tl kitaba kargo bedeli: 5,46 TL diyor :( .Hepsiburada daha mantıklı sanırım.

idefix iyidir. hepsiburada da iyidir ama bazen kitap yoksa falan öyle beklemede kalabilirsiniz. kitapyurduna da iyi diyorlar ama hiç almadım açıkçası.

kitapyurdu'nda kargo odeyen kitaplar var. istediğin kitabı alıyorsun, bir de kargo ödeyen kitap alıyorsun, kargo parası vermene gerek kalmıyor.

örn: dostoyevski seti almıştım kargo odeyen kitap olarak. (4 kitap 9 ytl idi)

idefixe biraz ağır diyorlar gerçi dosto kitaplarını bulmaları uzun sürmez,kitayurdunda kargo ödeyen kitaplara baktım ama ele gelir en azından benim için bulamadım. =)
Dosto setine baktım ama yayınevini göremedim herkes iletişim yayınlarını önerdi.

ilknokta.com'a da bak. netten kitap almada onemli nokta sanal kitap fuarlarini denk getirmektir. neredeyse butun kitaplarda / yayinevlerinde %35 gibi indirimler oluyor ki koli koli aliyor insan o zaman.

ilknokta.com'a hemen üye oldum,kargo ücreti 4 tl diyor,hoşuma gitti.Fiyatta uygun sanırım ilknokta.com'dan alıcam.ilknokta' da böyle ufak hediyeler veriyorlar mı? google amcadan arattığımda öyle bilgilere denk geldim.

kitap ayraci falan cikiyor kolilerinden. ilknokta.com ithaki yayinevi'nin sitesi. ithaki'nin kitap ayraclarini yolluyorlar. evde tomar tomar oldu valla. bir iki bisey daha cikmisti ama hatirlamiyorum demek ki cok matah seyler degilmis. ilknokta'nin en buyuk dezavantaji ne kadar alisveris yaparsan yap beles kargo vermiyor olmasi. en azindan bi ara oyleydi, simdi yurtdisinda oldugum icin 6 aydir falan alisveris yapmadim belki degismistir.

(bkz: robinson crusoe 389)

www.kitapzen.com

şaşma derim.

hepsiburada'dan alınmamalı özellikle uzak durulmalı, kitap var gibi gözükür (stokta yok demezler) sparişi verince 5 hafta sonra gönderiyouz derler.

Kargo ödeyen Dostoyevsky seti linki www.kitapyurdu.com

idefix'ten hiç sorun yaşamadım. hediyeli yarışmada yaşadığım sorunu hızlı bir e-mail trafiğiyle ertesi gün öğlene kadar çözdüler.

Çok sağolun ama kararsız kaldım şimdi ilknokta ile idefix arasında baya bi klasik almayı düşünüyorum çünkü ama idefix kargosu pahalı geldi.

20 nisan'a kadar idefix'e girilmez.

kutuphanehaftasi.org

bu site de idefix'in. idefix kullanıcı adı ve şifrenizle giriyorsunuz. idefixteki sepetinize bir ekstra indirim daha alıyorsunuz.

sonunda kararımı verdim ilknokta.com dan aldım kendileri 1 nisan- 30 nisan arası tüm kargoları bedava yolluyorlarmış. :)

Dersin hocasına gidin, arkanızdaki kişiyle kağıtlarınız benzerse sınav notu olarak eksi 50 puan vermesini teklif edin. İş idareye giderse savunmaya ne yazdığınız çok önemli değil, belki sonra mahkeme yoluyla kağıtları tekrar okutabilirsiniz.

dersin hocasıyla görüşün. arkadaşınla birlikte gitmelisin bence. ona yapın sözlü savunmanızı. yalvarın yani. işleme sokmasın diye. bir sınavda sınıf temsilcisi lavuk kopya çekerken yakalandı. kağıdını aldılar. hocam sıfır verin, notuma razıyım dedi. sıfır yazdılar, öyle kaldı. bir şey yapmadılar.

yok savunma aşamasına geçerseniz de, sizin savunmanız daha çok, kopya çekmediğiniz üzerine olmalı. kopya da vermedim, sadece arkadaşım benden bakıyordu, bunu engelleseydim sınav bittikten sonra sorun yaşardım onunla gibi cümleler kurun. karşındakilere yık mesela biraz, siz de takdir edersiniz ki öğrenciliğin olağanıdır kopya çekmek ancak ben bu olağanın dışında kopya da çekmedim, kopya da vermedim, ancak kağıdıma bakan bir arkadaşımı da engelleyemem, takdir edin ki bu bana sınav sonrasında büyük sorunlar çıkaracaktır, öğrencilikte bu olağan karşılanmalıdır. arkadaşım masumiyetimi söylüyorsa ve suçunu kabul ediyorsa sizin de kabullenmeniz gerekir ki ben mağdur olanların en başında geliyorum gibi bir temele dayandırırsanız belki işe yarar.


umudunuzu kırmak istemem ama genelde bu savunmaları takmazlar, okumazlar bile. bu yüzden önce hocanıza gidip sözlü savunma yapın. dersin hocasına. hatta teke tek görüşün daha sonra hocam ben bu adama göstermeseydim o bana gösterirdi sınavdan sonra gibi cümleler kurarsınız.


geçmiş olsun.

Bir de, stres olmayın. Hep karşılaştığımız şeyler bunlar okulda. Hocalar da alışık böyle tutanaktan sonra konuşma olaylarına. Gidip sakince isteklerinizi dile getirin, oldu oldu, olmazsa da ne öğrenim hayatınızın ne de iş hayatınızın sonu olur. Kötü bir anı olur sadece.

Dostum burnunuzu surtecekler emin olun. Bol bol yalvarin sonucta birakicaklar isin pesini ama size de baya kok sokturcekler. bu isler boyle oluyor ;) rahat olun. hee her sey kotu giderse eger ki arkadasinda cok bir sey yazamadiysa inkar ediceksiniz sakin ha sakin yok bakti bende gosterdim biraz falan filan demeyin kagitlarda bir sey yoksa inkar edin komisyon incelesin. eger ki baya bisi yazdiysa yalvarmak tek care:D.

bu arada ceza alirsaniz diplomanizin arkasinda da yazacak bu cezaniz malesef :(.

kesinlikle gerekirse hocaya yalvarın. bir daha devlet memuru olma şansınızı kaybedersiniz sicilinize işlenirse.

sakın kabul etmeyin. kabul ederseniz başka şansınız olmaz. direkt inkar yoluna gitmelisiniz. hayır göstermedim ne yapmalıyım, tüm sınav boyunca kollarımla kağıdı mı kapatmalıyım filan diye savunma yapın.

noluyo yaa
devlet memuru olunmaz
diplomaya işler filan

ne alaka
korkutmayın çocuğu

Araştırma görevlisi olarak çalışırken öğrenim bursu alamıyorsunuz diye biliyorum ya da benim çevrem de hiç yok. Hocanız bilirkişiliğe falan gidiyorsa işi size yaptırıp bir miktar parayı size verebilir veya kendiniz özel küçük işler yapabilirsiniz, bu da mesleğinizle yakından ilgili. Bunun yanında yurtdışındaki konferanslara, toplantılara okulunuzdan veya TÜBİTAK'ta burs alıp rahatça gidebileceksiniz. Nerede asistan olacağınız da önemli bu konuda.

çalışmasa tübitak'tan aylık 1500 tl burs alacak olan ablam araştırma görevlisi olarak çalıştığından 1000 tl maaş + 400 tl de tübitak bursu alıyor.

demek istediğim şu ki, parayı boşver, nasıl bir yerde çalışmak, ne iş yapmak istiyorsan onu yap.

ayrıca evet henüz çok gencim ve evet bizim okulda araştırma görevlisi olma ihtimalini sevdim ben senin.

@damlanin: Asistan maaşı nerede 1000 TL'ymiş merak ettim. 1500 filandır en az.

google'da arattım bi, 1700 civari bir sey yazıyordu.

En fazla 1700'dür herhalde.

doktora filan düşünüyorsan derhal geç derim ben. çoğu okulun yemekhanesi bayağı ucuz ayrıca:) derslere girmeye başlayınca maaşın artar. bir de kendini geliştirir alanında söz sahibi olursan
sempozyumlar
tebliğler
televizyonlar
üfff

deli para kazanırsın:)

@detroitli kizil: Asistanlara ek ders ücreti verilmez. Yapacağı her akademik işi sadece kendi maaşıyla yapacak. Konferanslara filan katılmak için de siz (ya da giderlerinizi karşılayan kurum) para verirsiniz.

ben asistanlık sonrası süreci kastettim hacım. doktoranı yapar derslere girersen dedim

çizgi filmlerle hasır nesirimdir boyle bişey gordugumu hatırlamıyorum
pastacının kendi icadı olan yaratıklar olabilirler :D

bende çıkartamadım ama aklıma ilk pokemonlar geldi.

kafalarındaki antenimsi şeylerden dolayı teletabiler geldi aklıma.bunlar da 4 kişi.pastayı yapan şahıs teletabilerden etkilenip kendisi bişeyler üretmiş olabilir:D

yok yav. bildiğin çizgi film kahramanıymış bunlar. dodo dedi birisi ama dodo diye bir şey de yok. bi buldurun hadi kim bunlar:)

pastacının yaptığı yaratıklar gibi de geldi bana. ya da izlemediğim bir çocuk kanalından kahramanlar...

cuddlies :)

Monsters vs Aliens olabilir mi ki. pek benzemiyorlar ama...

www.imdb.com

madagaskar yerlisi doğru söylemiş, cuddlies :)

www.babytv.com

ahanda videosu

Bu tür bir rahatsızlıkta internette araştırma yapmak çok gereksiz. Emin olun üniversite hastanelerinde dünyaca ünlü doktorlarımız, onkologlarımız;nükleer tıpçılarımız mevcut.
Örneğin Cerrahpaşa'da Füruzan Numan; alanında uluslararası başarılı bir doktor, ona danışabilirsiniz.
Keza Türkiye'nin en iyi onkologlarından biri olan Evin Ünal da Cerrahpaşa'da.
Muhtelemen; mide kanseri ilerlemişse; midesi alınacak ve zorlu bir ameliyat geçirecektir. Ayrıca kolon kanseriyse kolonundan hastalıklı dokular alınacak; belki tamamen alınacaktır. İyileşme dönemi son derece zorlu geçmesine hazırlıklı olun; midenin alınmasının ardından sadece sıvı şeyler içebilecek, yiyebilecek, muhtelemen uzun süre hazır mamalarla beslenecektir.
Bunun ardından her türlü göstergesi iyiyse zorlu bir kemoterapi sürecine girecektir.
Geçmiş olsun.

bitkisel tedavi yöntemleri var diye duyuyorum ara ara ama ne kadar sağlıklı bilemem.

sakın ama sakın nette okuduklarınıza inanmayın, hele ki bitkisel tedavilerle şöyle iyileştirdim böyle iyileştirdim diyen kalpazanlara. onların çoğu hapse girip girip çıkıyor, ve birçoğunun bir sürü mahkemeleri devam ediyor, çaresiz insanları dolandırmak suçlamasıyla.

msn adresi iyiymiş:)

Benim yazımda belirttiğim haber sitesi Yargıtay'ın 2.5 yıl ceza verdiğini söylüyor. Benim sorumluluğum ne oluyor burada?

want2die, doğru söylüyorsunuz ama birileri suç duyurusunda bulunmuş, bu kabul edilip işleme konmuş ve sözlüğe de bildirilmiş ki benim yazımı silip yanına böyle not düşmüşler. sözlük yönetiminden bir cevap alamadım. En kötüsünü düşünerek soruşturayım dedim. Zaten en kötü ihtimalle takipsizlik kararı çıkar diye düşünüyorum. Ama yanlış mı düşünüyorum? Böyle bir suç duyurusunun kabul edilmiş olmasını bile anlayamadım ki zaten. Suç unsuru ne ki şimdi?

şuç duyurusunun kabul edilip işleme konulması suçun sabit olması anlamına gelmez. ayrıca suç duyurusunda söz konusu sözlüğün hassasiyetinden kaynaklı bir tedbir olarak entry silinip böyle bir ibare konmuş olabilir. yoksa bu konudan ciddi bir şeyler çıkabileceğini hiç sanmıyorum. ben olsam içim rahat olurdu.

hukukçu değilim ama suç duyurusunda bulunulması suçlu olduğunuz anlamına gelmez. belki savcılıga çağırıp ifadenizi alırlar dolayısıyla kaynak haberinizi hem elektronik ortamda hem de kağıt üstünde yedeklerseniz iyi olur göstermeniz gerekebilir, yargıtay kararını da bulun onu da dosyalayın sanırım işiniz kolaylaşır bunları gösterince.

bunun adı söz konusu sözlüğün avukat görünce tırsıp "ne isterseniz yaparız abi" şeklinde kabul etmesidir. başka da bişey değil.

daha iki hafta önce kanzuk benzer bir konuda chp milletvekilinin bir entry'le ilgili dava konusu etmekle tehdit edişini ve bu hareket üzerine söz konusu entryi destekleyici halka açık belgelere bağlantı verdiğini hatırlattı. yani burada suç unsuru olmadığına dair sözlük kendini kolayca savunabilir, ama başım ağrımasın deyip yazını silmişler.

aynı mantıkla, "ogün samast hrant dink'i öldürmüştür" şeklindeki bir entry hakkında da suç duyurusunda bulunulabilir, ne yani?

bu Uludağ Sözlük'te oluyorsa işler değişir. eskiden Uludağ'da yazardım. Uludağ mod'ları o kadar korkak ki, eğer biri beğenmediği bi entry için "silin şunu, mahkemeye verrim haaa" yazsa bile siliyorlar, üstüne seni korkutmak için "suç duyurusu yüzünden silindi" yazıyorlar, halbuki yalan:D benim öyle bi dolu entry'm var. zaten uludağ çoluk çocuk yuvası olduğu için herkes kanıyor. bu konu hakkında mod'un birinin özel mesajı var, tatmin olmazsan onu da kopyalayabilirim buraya.

Kısacası, sizi korkutmak için konulan entry silme bahanelerinden biri, sallamayın :)

ekşi sözlükte de bu tarz bir entry silinmişti. moderasyon kayıtlarını incelerken denk geldim. aynı tarz entry. mustafa islamoğlu ile alakalıydı. ve şikayet üzerine silinmişti.

400 metre filan görünüyor googlemaps'te. üstgeçit filan sayarsan 5-6 dakika sürer sanırım.

5 dakkada inersin
en kolay yol bu zaten
her sabah kullanırım da:)

metrodan karşıya geçin, koçtaş tarafına
orda görürsünüz zaten dolmuş durakları var,
o dolmuş hatlarından biri dibinden geçiyor (güneşli hattı sanırım)

(bkz: 97)

bahari cagiran turkuler gibi lame bisey geldi benim aklima.

bahara türkülerle merhaba:/ olmadı mı? tamam.

içimdeki bahar

İlk bahar

"cemre" ile ilgili bir şey olabilir;

cemre türküleri
"türküye cemre düştü" gibi. aklıma geldikçe öneri eklerim

Bahari bekleyen kumrular biliyorum olmadi, ikinci bahar? Bahar mujdesi iyi bence evet evet iyi, mujde kelimesi kullanilabilir

"bahar'a giriş" olabilir.aynı zamanda abazan kesimide çekebilirsiniz:)

"Günaydın Bahar"
"Bir Bahar Aşkı"
"Bu Türküler Yürekteki Bahar"
"Baharın, Gençliğin ve Aşkın Türküsünü Söyleyelim Bir Ağızdan"

aklıma geldikçe yazarım badim :)

bahar 101 - bahara giriş olsun :)
sonra da bahar 201 - advanced bahar yaparsınız

sanırım bu espriyi master seviyesine kadar sürdürebilirim de talep olursa

türkü türkü bahariyem

bence oldu.

konseri de bahariye'de verirsiniz, güzel havalarda kapalı alana tıkmak olmaz çünkü insanları.

ben her bahar türkü söylerim

Ya dün ben düşünmüştüm bu soru üzerine baya, sonra yazamadım, şimdi de unuttum hıyar gibi :/ Ama gittiğim yolu hatırlıyorum, o doğruydu bak:

1) Müziği çağrıştıran kelimeleri sıralıyorsun:
Ezgi-Türkü-Ahenk-Cümbüş-Saz-Ses-...

2) Baharı çağrıştıran kelimelerde sıra:
Bahar-Çiçek-İlk-Sevinç-Tomurcuk-Coşku-Doğa...

Sonra doğaçlama kombinasyonlara başlıyorsun:
-Bahara Sesleniş
-İlkbahara İlk Türküler
-Benim Bahar Benim Cümbüş
-Yeni Çiçek Yeni Ahenk
-"Bir Baharım Bugün" (Bu da benim bir şiirimin adı:)

Böyle devam edebilir, zaten yazarken bile bin tane alakasız şey aklına gelecektir. Açıkçası ben sonunda mutlaka en sadesine, en beğendiğime ulaşırım. Bu hususta da vardığım ve çok sevdiğim ve bana ilkbaharı en çok çağrıştıran sonuç şu oldu:

"Yeşil Erik Konser(ler)i"
Ciddiyim bak, süper oldu bu bence.

İlk bahar +1

( çok beğendim kendimi destekliyorum noolmuş :)

tramvay ile gitmen lazım. ama işin kötüsü şu. hangi durakta ineceğini unuttum. cevizlibağ ile zeytinburnu arasındaki bir durakta ama hangisi:)

tarık tufan ve selahattin yusuf un bir programı var ona mı gidicen?

en iyisi kültür merkezini ara ve nasıl gelicem de.

mail attım kimse sallamadı. telefona da bakan olmazsa kavga çıkarırım! :=)
evet oraya gidecem.

Şimdi aradım. Minibüsler gidiyormuş. Adliye meydanı diye binecekmişim.

mecidiyeköyden,taksimden beyazıddan kalkan bütün zeytinburnu ootbüsleri kültür merkezinn nerdeyse içinden geçmekte.

tutkuyla bağlanacağın bir şey bul, bir enstrüman çalmak olur, resim yapmak olur. "yapılması gerekli olan şeyler"in dışında kalan zaman bütününe senin hayatın deniyor. boşa geçirme.
bu şarkının bir kısmında kendini bulacağını düşünüyorum:
www.youtube.com

Afrika'nın en yoksul ülkelerinden birine yerleş.

Naçizane önerim böyle bir konuyu bir psikoloğa danışman. Buradan medet umman kafamda canlanan anlattığın özelliklere sahip bir kişiliğe ters düşüyor.

Ya da şöyle söyleyeyim sadece burada paylaşmış olmakla yetin yorumlara bakma bile. Kolay gelsin. Dediğim gibi naçizane..

büyük ihtimal sana boş gelicek ama ben yinede sorıyım...
sahipsizlik duygusu? iman, ibadet durumu ..?

dunyayi gezip insanlara yardim et.

her şeyin sebebi aşırı başarı. yani kusura bakma ama hem çok başarılı olup, bu konuda parmakla gösterilip hem de süper sosyal ve mutlu olmayı beklemek bence yanlış. olmaz demiyorum ama olursa şanstır başka bi' şey değil. arkadaşların taşşak muhabbeti yaparken sen ders çalışırsan evet başarılı olursun ama neblim anlatıcak bi şeylerin olmaz, insanlarla paylaşıcak hikayelerin; esprilerin olmaz. ki insanlarla bi şey paylaşmadan mutlu olamazsın bence.(sosyalleşme önemli)
seni yanlış tanımış da olabilirim yazdıklarından çıkardıklarımla yorum yaptım. geçen gün de buna benzer bi şey sorulmuştu sonra silindi galiba ona da böyle demiştim. o da okulda çok başarılıydı, "son senemdeyim ama şimdi her şey boş geliyo.." demişti.
iyi de sen başarılı olmak uğruna gençliğini heba edersen o gençlik bi daha geri gelmez..

biraz orta yolu bulmak lazım bence. psikoloğa danışmak filan da bence hikaye, biraz geç olsa da çözüm sende yani. nebiliyim eğlenmeye çık, takıl, pop müzik dinle filan bi şeyler yap ama biraz tabiri caizse halka karış.. biraz uyku etkisiyle tam anlatamıyorum şu anda ama söylemek istediklerimi sen anlamışsındır diye umuyorum..

çok fazla sorumluluk sahibi olmanız sizi mutsuz ediyor, ve bir şeylerden zevk almanızı engelliyor olabilir. benzer şeyleri yaşıyormuşuz bu arada, tek fark ben arada en tembel en sorumsuz insanın bile yapmayacağı şekilde sallıyorum her şeyi. bu yöntemi 3 sene önce falan uygulamaya başladım. ama nerede duracağını bilmen lazım. sonra geri döndüğünde her şey daha değerli, daha mutluluk verici oluyor. örneğin gayet de iyi giden okulumu bir dönem dondurup canım ne istiyorsa onu yapmıştım. geri dönünce daha bir zevk alır oldum yaptıgım işten. hobi edinin falan demeyeceğim, o iş oyle hadi hobi edineyim diye olmaz, gercekten kucuk yasından beri ilgi duydugun bir şeyler olmalı. kaldı ki benim çok sevdiğim beni hayata bağlayan bir hobim de vardı, değişen bir şey olmuyor.

bir de yaptığın şey -okulun, bölümün vs- sana yapılması gereken bir şey gibi gelmesin, sen onu sevdiğin için yapıyor olmalısın. eğer sevmiyorsan da -insanın ergenken verdiği kararlar her zaman doğru olmayabiliyor ve işin kötüsü bunun farkına çok geç varabiliyorsun, belki hala farkında değilsindir- sevmeye çalış, ben oyle yaptım.

karabatak gibi yaşamanı öneririm bir süre, belki bana olduğu gibi sana da iyi gelir. arada bir sorumlulukları umursamayıp kendinle kalmalısın. bunun bir kötü yanı da var, artık herkesin on üzerinden dokuz buçuk vereceği bir insan değil de -pleasantville hesabı-, herkesin "nası bi insan bu ya?" dediği, hatta marjinal olarak tanımladığı bi insan oluyorsun. hem boyle manyakça şeyler yapıp hem nasıl başarılı oluyor bu adam falan diyecekler. biraz serserilikte fayda var yani :)bunu yaptıkça kafandaki "şahane bir insanım ben lalala, şu aptallara bak" düşüncesinin de aslında ne kadar saçma sapan oldugunu farkediyorsun. çünkü ego azılı bir düşman gibi insanın hayatında, sana materyal olarak belki her şeyi getirir, ama boyle maneviyatını öldürür işte. daha da konusmak istersen sözlükten ulaş. takma kafana her şey daha güzel olacak :)

kendime yakın hissettim yazılanları okuyunca. evet az çok mükemmele yakın birisi gibi görünüyor. aslında sahip olduklarınızla mutlu olabilmeniz gayet mümkün. ben mutlu muyum diye düşünüyorum, istediğim pekçok şeye sahibim ama hep kafamı kurcalayan 2 şey var ki 1: maddi durum olarak hiç rahat değilim bu bir etken, 2: istediğim insanlarla ilişki yaşayamıyorum (benden hoşlanan çok fazla insan var ama istediklerim değil) buna rağmen mutlu muyum evet. çünkü sahip olduğum şeylerin değerlerini biliyorum. evet siz örnekle gösteriliyorsunuz. bu güzel. yapılması gereken bu diyorsunuz, bu yanlış. niye yapılması gereken bu olsun? hadi diyelim ki yapılması gereken budur, ama buna bir tek siz sahipsiniz. bunun kıymetini bilmiyorsunuz. mutlu olmamanızın nedeni tahminimce yokluğu görmediniz ki çokluğa sevinesiniz. bazen aileme bakıyorum. dedemler 80 yaşında bir çift ve çok mutlu, maddi durumları da yerinde çocukları da hepsi başarılı birer yetişkin. ben niye böyle değilim diye zamanında çok kafa patlattım. herhangi bir korkuları yok (allahtan başka). bu insanlar lükse sahip olmalarına rağmen bir tabak yemek yedikten sonra çok şükür diyorlar, bunu bulamayan insanlar vardı diyorlar bunları düşünüyorlar. zamanında pekçok kişiye maddi yardım yapmışlar, çocukları okutmuşlar. en azından insanlara faydalı olduk diyorlar. hayal ettikleri pek çok şey olmuş.

ancak şöyle tavsiyelerde bulunabilirim: biraz hayal edin. olması gereken bu babında değil. bir şey isteyin ve yapın. maddi durumunuz varsa çok az da olsa bağış gibi yardımlarda bulunun. o kişinin mutluluğunu gördüğünüzde gerçekten mutlu olursunuz. eğitim meğitim iş kısmında resmisiniz, eve girdiğinizde biraz daha cool olun. şükür deyin, elinizdekilerin değerini bilin. sizin yerinizde olmayı hayal eden ve oraya gelebilse dünyanın en mutlu adamı olabilecek çok fazla kişi var çünkü.

sorununuzun kimyasal olmadığını varsayalım;
o zaman "hayatı refleks haline getireceğiniz" birşey yapmalısınız. mesela "yelkenli ile dünya turu" kanserlilerde ciddi boyutta hastalık gerilemesine veya en azından hastalığın yerinde sayıp o sırada da semptomların azalmasına sebep olur. çünkü kişinin yaptığı iş, içinde bulundukları durumun dışında birşeyi dert etmek bir yana akillarına bile getirmelerine engel, yoğun bir iş meditasyonudur.
sıkıntınızdan kurtulmanız dileği ile, öte yandan sözlükteki yazılarınızı okumak istiyorum...

Söylediklerinde samimiysen [email protected] a mailini mesaj at. Size cebinde beş kuruşu olmayan ve özürlü bir çocuğu olan buna rağmen inanılmaz yaşam sevinciyle dolu birinin numarasını vereyim. Adamın hayatı mutlu olmak için birebir.

Bu yaşta her şeyi başardım demenin kibiridir, hayatın zevkini ve şevkini öldüren. Başkalarının "mutluluklar"ı ve "arayış"larını küçük görmeye başladığın an (ki bu cevabı da küçük görme ihtimalin var) hayattan aldığın zevk kaybolacaktır. Hayata sadece zorlukların ve seviyelerin atlandığı bir platform oyunu değil elbette. Seninkisi biraz prensesine kavuştuğunu zanneden Mario'nun hüznüne benziyor. Bu kibir ve neden olduğu hüzün ile sadece kendini yalnızlaştırıyorsun muhtemelen...

Kurtulmak mı? Karakterinin bir parçası olduysa bu değişim bence pek de mümkün değil.

Karakterinin parçası olmamışsa, elbette empati yapmaya, onları anlamaya ve boş zannettiğin başkalarının yaşamlarına bi' göz atmaya başlayabilirsin.

5 sene sonra herşey çok farklı olabilir,o yüzden şükret belki tanrı tarafından deneniyorsundur!

dine yönel. bilhassa tasavvufi alanına.

kimse dememiş ben diyim
(bkz: montla sıç)

sen hayat amacını bilmiyorsun ki!
eğer niçin yaşadığını, ilerde ne yapacağını ve ardından ölünce ne olacağını bilseydin eminim mutsuz olmaz, bu elde ettiğin başarılar ile dünayaya faydalı olabileceğin sevinciyle yaşardın. bir de mesela denendiğini bilsen ne kadar rahat olurdun..

her şeyin iyi güzel, maşşallah hatta.. ama olayın, elde ettigin şeyleri "zaten yapılması gerekenler" olarak görmen.
hepsini, olması gerektiği için yapmışsın, kendin için isteyip yaptığın bir şey oldu mu? şu an mutsuz olman ama aynı zamanda başarılarınla da tatmin olman gerektiğini düşünmen bu yüzden belki de.

ölmeden 5 yabancı dili biliyo olucam!
40 yaşıma da gelsem şu kemanı çalmayı adam gibi başarıcam!
dünyanın 7 harikasını görmeden ölmicem!
vs.. gibi idealler yarat kendine. 3 paragraf boyunca yazdığın şeyler senin hedeflerin olmamalı.

o kafalarına boş şeyleri takan yaşıtların var ya.. yazdıklarını okuduktan sonra kendilerini senden daha üstün görmeye başlamışlardır bile :/

bir de aklıma gelmişken, ailende kardeşlerinin, kuzenlerinin falan senden daha başarılı olduklarını düşündüysen vakti zamanında, içinde ufak yaşta beliren kötü bir duygu oluşmuş olabilir, o yüzden "sıradaki?" mantığıyla yaklaşıyor olabilirsin.

oğlak burcu?
:)
mutluluk bir karardır, bir koyverme işidir bazen de.

hacım;
insanlar güzel güzel açıklamışlar sağolsunlar, umarım faydaları olmuştur.
ama bence boşuna kasıyosun yahu.
buralardan kasacağına git çık gez kafana göre.
takıl.
he, herkes akıl vermesini çok güzel biliyor, böyle bik bik konuşarak olmuyor dersen de,
buyur gel bana takıl. beraber gazlarız eğleniriz ederiz.
sen kimsin dersen, cv istersen
ben de boğaziçiliyim. hem de ingilizce şakır şakır(bunun backgroundunda kadıköy anadolu var zira) japonca da 201 seviyesinde.
not: derslerim bombok, çift taraflı life coachluğa varım.

gel ben kafaları yediririm sana. bak nasıl hemi de.

kendin söylüyorsun bak herşeyin en iyisine sahibim başarılıyım diye aslında kendini çok yüksek bi konumda olduğuna inandırmışsın ve olayı bitirdiğine inanmışsın.

peki şöyle düşündünmü neden dünyanın en iyi okulunda masterda değilim veya dünyanın en iyi okulunda doktora yapabilirmiyim ? neden 5 dili mukemmel konuşamıyorum ? kız arkadaşım neden daha güzel değil ? dediğim gibi olay sistemi çözdüğüne inanman sen dağa tırmanıyorsun ve gördüğün tek şey kayalar zirveye vardığında sanıyorsun ki bu son dağ ve yeşil bir vadiye ulaşacaksın ama tepeye çıkınca önünde uzanan dağ sıralarını görünce daha bir arpa boyu yol almadığını farkedeceksin ihtiyacın olan bu, hedeflerini yükseltki en iyi olduğuna inanma ozaman sorunun çözülür. sorun sana bu hayatın ve şuanki sahip olduklarının yeterli gelmesi.

not: tembelim ve derslerimde bombok ama seni takdir ediyorum çok güzel şeyler başarmışsın mutluluk görecelidir herşeyi bitirdiğini düşünme ki mutlu ol çünkü hayatta herşey diye birşey yok.

bunun adı narsizm. en iyi sen bilirsin, en akıllı sensin en en en en... çoğumuzda var bu özellik. esnafından, rte'sine. rte ülkenin başbakanıdır, kendine göre mükemmeldir, çoğumuza göre değildir. aslında herkes sıradan ve aynı şeyleri düşünüp, kendini zihninde farklılaştırıyor. bunun yanında henüz doğru hayat nedir diye düşündüğümüzde, cevabını bulamayız. über eğitimler alıp modern köle olmak mı, süper konumda bir yerde kimse için çalışmadan kendine ait bir hayatın olması mı? sorular çok, cevaplar değişken.

uçaktan indikten sonra havaşın servisleri var en son şehir merkezine kadar 7 tl alıyorlardı ama şimdi ne alırlar bilmeme. orada taksi var mı hatırlamıyorum ancak varsa da binme, şehir merkezi çok uzaktır. bineceksende baştan fiyatta anlaş öyle bin.
bu arada malatyayla ilgili soruların olursa cevaplarım. ayrıca ne işin var malatyada? bodruma filan gitseydin

havas var, biner gidersin o sorun değilde, senin Malatya'da fan'ların yok mu? Bir haber uçursan gelir alırlar seni havaalanından.

aslında cemaatin yurtları filan vardır ama rahatsız etmek istemedim:) duymak istediğin cevabı verdiğim için çok mutluyum:)))
sağolun arkadaşlar.
malatya benim ilçeme en yakın yer ordan ilçeme geçeceğim inşallah. ondan malatya ya iniyorum.

avrupa yakasında mısır çarşısı-kapalı çarşı.

Mısır Çarşısı, Eminönü, Tahtakale vs... Mutlaka bulursun. Gez gez bitmez.

van başkale'de her yerde satılıyordu. bıkmıştık ahmad tea den:=)

göztepe köprüsündeki büfeden bile satılıyor. yani çok özledisen ordan içebilrisin:)

aksaray'da iran otobüs firması asuman tur'da bulunuyor

istanbul-eskişehir
eskişehir-izmir

ah teşekkürler! peki ne kadar sürer bu yolu tercih edersem aktarmayla birlikte=

çoook teşekkür ettim =)

istanbul-eskişehir-izmir terliks'in tarifinden epey uzun sürüyor. tecrübeyle sabittir...

istanbul - eskişehir 4 saat, eskişehir - izmir 11-12 saat. hiç tavsiye etmem.

ido-tren seferleri var. kombine bilet satılıyor. tcdd'nin sitesinde (iğrenç bir site) bir yerlerde yazıyor 9 eylül müydü 19 eylül müydü neydi ekspresin adı.

istanbul'dan çok ucuza uçak bileti bulunuyor artık İzmir'e. bilmem sorunuza cevap oldu mu ama?

Fareler ve İnsanlar
John Steinbeck

Ekşi sözlük okutunuz efendim. ben de o yaşlarda başlamıştım.

beyaz zambaklar ülkesinde - grigory s. petrov

hayvan çiftliği ve bin dokuz yüz seksen dört.

roald dahl yetişkinler için yazılmış öyküleri var.

twaylayt saga

Mustafa Kutlu'nun son beş öykü kitabından birisi. Özellikle de Uzun Hikaye. Anadolu'da geçiyor zaten. Peyami Safa'nın kitapları.

kesinlikle ve kesinlikle jonathan livingston seagull, yani martı

ince -hatta fotoğraflı olanını görmüştüm- ilgi çekici, okuması kolay, gaza getirici.

okulda aynı yaştaki öğrencilere okuttum. sonuç mükemmel.
sabahattin ali- kürk mantolu madonna.

toplu iğne ile bıçak yanyana konur. toplu iğne parmağa saplanır. çekilen acıdan sonra bıçak karna girse neler olur düşünülür. iğne saplanan parmak öpülür.

bir kez başıma geldi. bir kez de bir arkadaşımın başına geldi.

şu kelebek denilen türden bıçak 1-2 cm kadar göbek deliğimin altından girmişti. öncelikle şöyle söyleyeyim; girince garipsiyorsun. çok garipsiyorsun hem de. "oha.... girdi lann..." diyorsun.

ondan sonra, iyiyim, yok bir şey gibi bir hal oluyor. ama kızarmaya, terlemeye başlıyorsun. yani başlamıştım. bir süre bilerek durmuş, beklemiştim. ondan sonra tuvalete gidip aynaya baktığımda hayatım boyunca bir daha görmediğim şekilde yüzümü bembeyaz görmüştüm. normalde buğday tenliyim ama bembeyaz görmüştüm kendimi. ondan sonrası da hastane faslıydı. dikiş atılacak kadar geniş alan değildi. birkaç cm girmekle de bir şey olmazmış, bunu öğrendim. tabi iç organlara gelmemesi, ete gelmesi söz konusu burada.

ha bu arada asıl soru olan acı soruna cevap vereyim. acımıyor kardeşim, acımıyor. ya da acıyor da o telaş içerisinde acıyı düşünmüyorsun. aklına gelmiyor. belki de vücut sana o acıyı unutturuyor. bilmiyorum. ama acıya dair hiçbir şey hatırlamıyorum. acıdığını hiç hatırlamıyorum yani. tabi ben kaba ete almıştım yarayı.

arkadaşımın da acıyla ilgili bir şey dediğini hatırlamıyorum. belki ondan sonra acıyabilir, belki...

bu arada böbrek sancısı çok ağır, diyorlar. tabi nerenizden bıçaklandığınızla ilgili bu mesele.

bıçaklanmayı bilmem ama böbrek sancısı başka bir şeye benzemez. ana fikir: bol bol su için.

nereden bicaklandiginla alakasi var.
kaba ete gelirse hissetmezsin bile...

bicak buyuk ihtimal oradaki sinirleri de keseceginden o anda acimaz. bi de $ok var tabe. sonra, dikildikten sonra falan seri binlerce igne batiyor gibi acir.

hayir, bicaklanmadim. iett otobusunun motor pervanesine dustum bir kaza sonrasi. bacagimin ust kismini bicti pervane, uc dort santim derinliginde 15-20 santim boyunda iki yara... doktor dikmeden once yarim saat kadar etimi kesip bicmisti, temizlemisti :))

Nasıl ve nereden bıçaklandığına bağlı.
Bir tinerci beni dersaneye giderken böğrümden bıçakladı ve bıçağı içimde çevirdi 90 derece falan. giriş anı şok, ama çevriliş ve sonrasını kelimelerle anlatamam.

Böbrek ağrısını üzerinden 4 sene geçtikten sonra çektim, bana mısın demediydi.

@ya ben lan neyse: Yok ben sizin de anladığınız gibi gülüyorum. Çünkü hala hayattayım ve yaşamaya devam ediyorum. Bu ne o çocuğun suçuydu ne de bizlerden birinin. Günahı boynuna olanlar utansın.

bence böbreğinden bıçaklanırsan ikisi de eşit olur.

bende 1-2 sene evvel gaspa uğradım, bıçaklandımda bu arada tabii ama bıçaklandığımı önce hissetmedim bacağımda sıcaklık ve pantolonumda bi ıslaklık hisstmiştim. ulan donumamı ettim naaptım derken bi baktım pantolon kırmızıya boyanmış.Acı kısmına gelirsek öyle çok feryad edecek kadar bir acı olmuyor.ben o halimle 200-300 metre yol yrüdüm seke seke(bir allahın kulu da ne oldu diye sormamıştı orası ayrı)tabii nerenden bıçaklandığın ve bıçağın ne kadar girdiği önemli.Mesela bacağın iç kısmı dışa göre hem daha fazla acıyor hemde sinirler oludğu için riskli biraz.

@endless dream: dostum ben öyle tinercinin götüne koyayım. böyle orospu çocukları yüzünden memleketimizde huzurlu rahat gezemiyoruz. samimi olarka üzüldüm düşüncelerim de bunlar. ama benim bir huyum var böyle başına kötü birşey gelmiş insanlara gülünce kendimi kötü hissediyorum. sen böğür falan diyince alaya alıyorsun diye düşündüm ben de güldüm. baya güldüm hem de. hakkını helal et rica ederim :).

başlığı açan arkadaştan da özür dilerim meşgul ettiğim için.

Zor. Bir şekilde toplu bir ortamda bir araya gelmeye çalışın derim önce.

çooook tepeden inme olur. şahsen ben karşıdan beni görüp beğenen adamı çok beğensem bile, akşamına mesaj atsa çüşşş derim ve terslerim. ayrıca insanların numaralarının başkalarına izinsiz verilmesini etik bulmuyorum. kaba bi hareket. yahu arkadaşının arkadaşıymış. neden bu fırsatı değerlendirmiyosun? otobüste gördüğün bi kız diilki. en yakın zamanda oturup bikaç kelime konuşabileceğin yada en azından aynı ortamda bulunabileceğin bi ortam yarattır arkadaşına.

hocam sizce de daha biraz erken degil mi mesaj atmak icin? ben olsaydim o ortak arkadasi zorlar, bir ortamda daha uzun uzun gorusebilme imkani saglamasini isterdim. o sirada da numarasini kendisinden alirdim. zaten ordan sonra bir sey gelisecekse olur kendiliginden. baska bir secenek olarak, eger kiz facebook kullaniyorsa ordan eklenebilir. gerci bence iyi bir fikir degil ama mesaj atmaktan iyi gibi geliyor. yine de kaybedeceginiz bir sey yoksa siz bilirsiniz ama yanlis bir hamlenin maliyeti guzel bir iliskiyi baslamadan kaybetmek olabilir. bence biraz sakinlesin ve su arkadasinizla haberlesip ortak olarak bir seyler yurutun. :)

eğer o ortak arkadaşın sayesinde kısa bi zaman içinde kız ile aynı ortama girme ihtimalin varsa bunu yap ama yoksa, en iyisi telefon numarasını al, kıza bi iki mesaj at. ilk başlarda olacak olsa da olmayacak olsa da tersleyebilir, biraz daha terslenmeyi göze al ve biraz üzerine git, bi yerlerde buluşmaya yüz yüze tanışmaya falan ikna et, derim ben...

akıllıca düşünülmüş,tasarlanmış bir mesaj ile halledersin derim. denenmeli. ama mesajı atıpta gerisini getiremez,hava su muhabbetine bağlarsan derbeder olursun,kendi bacağına sıkarsın.

idja cevabinda yarildim ya kendi bacagıma sıkarım ha güzelmiş :D Ortak arkadasla ayni dershanedeler bulusma imkanim var bi şekilde ayni ortama giricem.Msj işini kafamdan sildim :)

Dersane desene yaw at gitsin mesajı o zaman.keyword:dersane

Mesaj bence de uygun olmaz, doğrudan telefonla arayarak konuşmayı denesen daha olumlu etki bırakabilir. Ama dersane gibi bir ortamda ya da başka bir ortamda ortak arkadaşın olmasa dahi bir şekilde karşılaşma ihtimali varsa onu zorlamak en uygunu olur. Muhabbetin o şekilde başlaması daha sıcak bir ortam yaratacaktır.

Direkt sen girişirsen üstün bağlama yeteneklerine sahip olman gerekiyor. Herhangi bir ters cevapla karşılaştığında "yüzsüzce" bağlama çekebilecek misin ? Bence hayır.

En temizi ortak arkadaşına rica et ağzını arasın kızın. Sen ne kadar ağzını ara desen de gidip "kızım jay jay seni beğenmiş oluru var mı" diye bodozlama soracaktır. Bu yüzden bence arkadaşı araya sokmadan veya kendin gişimde bulunnmadan önce tekrar görüşün, en azından muhabbetinizi "merhaba merhaba" dan ileri götürürsün şansın artar.

bırak gitsin dönerse senindir:)

1. evet. parantez içindekileri yapmıyorsan kotalı uygun bi seçenek. bir de video izleme varsa kısmalı kotalıya geçince
2. yamulmuyorsam türkselin 24 ay anlaşmalı 4 gb kotalı olanı neredeyse adsl ile aynı fiyattı, belki daha ucuz, sizin için avantajlı olan 3g tarifeleri olaabilir.

Hattım avea.
Yeni bir hat alınca vergileri filan olmuyormu. Bu hattımdan kullanamam galiba. Sim kartı takmak mı lazım geliyor o zımbırtıya (vınnn)

abi kusura bakmayın sahiden cühelayım bu konuda.

avea da 3g zımbırtısı pahalı. başka hattan öneririm, türksel.
3g.notebookplatformu.com
www.turkcell.com.tr
linkleri yardımcı olabilir galiba

vınn dediğiniz ürün turkcell'in ürünü.avea ve turkcellde ücretler farklı.3g yi masaüstü bilgisayarda kullanabilirsiniz.3g modemi aldığınızda içinde zaten bir data hattı olacak.o sizin sim kartınızdan farklı ve onunla ilgisi yok.telefondaki sim kart ayrı onun içindeki kart ayrı.onun için kontör falan almayacaksınız.(yani o sim kart ile hiçbir işiniz olmayacak.)vergisi ücretinin içinde.avea için ücretler:

1 gb kotalı ilk 3 ay: 19tl/ay sonraki 9 ay: 29 tl
2 gb kotalı : 35 tl/ay
4 gb kotalı : 39 tl/ay
6 gb kotalı : 55 tl/ay

vergiler dahil.4 paket de 12 ay boyunca geçerli.

diskografisine baktim ama adi denisik galiba. belki sana tanidik gelir, gorunce.
'sevmek' 'sen sen' ve 'sevdalandim' isimli eserlerden suphelendim ama.
www.diskotek.arkaplan.com.tr

not: 70 - 75 arasi 45'lik kayitlari eline gecerse aklinda olsun monsenyor. mersi.

valla güzim, ablamı aradım, "sen var ya sen" dedim. direk ibo dedi ama gerisini o da hatırlayamadım. allah allah ya bulamayacağım galiba.

Abi
bülent sertaş olmasın bu yav?
inanmak gelmiyor sana içimden
hep çektim inan ki ben bu dilimden
hayattan uzaksın gerçek sevgiden
yere batsın senin sevgi dediğin
yere batsın senin o sevgi dediğin

sen var ya sen
beni mahveden
sen var ya sen
beni kahreden
sen var ya sen
ahhh
beni mahveden
sen var ya sen
ahhh
beni kahreden

haah evet abi budur ya. sen var ya sennn. sağolasın valla. ibo nun sanıyodum ben.

bakırköy'de atatürk olimpiyat evi var. Ataköy 11. kısımda olması lazım.

azcık paraya kıyıp yeşilköy polat oteli tercih edin derim. Çok güzeldir.

haznedar gardenli veya okyanus. ama sadece erkekler içindir. kadınlar günü yapan çalışlar içinde elegant var bir de.

sefaköy'de bağlar mevkiinde belediyenin süper bir havuzu var. çoğu seansı ücretsiz. ama bazıları ayda 90 lira. mis gibi.

fitnessport var olimpiyat evinin orda

akmerkezden beşiktaş yönündeki bir otobüse binip köprülü kavşakta in. (559C olabilir mesela) metrobüs ile şirinevlere git, şirinevlerde aktarma yapıp metro ile havaalanına git. yaklaşık 1 saatte gidersin ama, istanbul burası üstüne otobüs bekleme payı koy derim.

Baska bir yol: Akmerkez'den otobusle Levent Carsi'ya. Orada kisa yuruyusle (3dk) metroya. Metro ile Taksim'e. Taksim'den Havas ile havaalani. 16'daki ucak icin 13:30 civari olan Havas'a (varsa, saatlerine bak onceden) yetismen gerek. Bunun icin de 13:00 gibi Akmerkez onunde otobuse binsen iyi olur.

yükünüz filan fazlaysa metrobüs üzerinden aktarma korkunç oluyor. (denedim ordan biliyorum.)
559c ile taksime, taksimde (thy bürosunun önünden) de havaşa binebilirsiniz. çok rahat olur; ancak havaş 10 lira.

3te havaalanında olmanız gerekse, (13-13.15te akmerkezden çıkmanız gerekebilir.(2de taksimde olsanız, en geç 3te havalaanında olursunuz.)

veya 559c ilen taksime, taksimden de 96t otobüsü ile havalaanına gidebilirsiniz. 13.40ta var bir tane bir saat sürse 3e yirmi kala ordasınız.
check in olayını filan önceden bitirmekte fayda var, burası istanbul! :))

akmerkez'in onunden havas kalkiyordu eskiden belirli saatlerde sayfasindan kontrol et hic kasma bin.

Akmerkez'in onunden Havas kalkmiyor artik bildigim kadariyla.

Ama simdi aklima geldi, Akmerkez'in orada Koc Koprusunun altindaki durakta dogrudan havalimanina giden belediye otobusu geciyor. 2 bilet ucreti aliyorlar. Numarasi aklima gelmedi ama IETT'nin sayfasindan bakip bulabilirsin.

akmerkezden zincirlikuyu metrobüse oradan da havaalanı metrosuna geçiş. en kârlı iş.

yükün yoksa eğer.
metrobüs
metro

havalanına direkt otobüs varsa o daha iyi ama ben iett ye baktım şimdi bulamadım

gerisi boş

hepinize yardım için teşekkürler :) elimde bilhassa omuz çantası , laptop vs. olacağı için haliyle metrobüs zor gibi görünüyor söylenenlere göre.

iett'den baktığıma göre de hareket saatleri içerisinde 559C nin her on dakikada bir taksime seferi var gözükmekte, bu iyi. taksim'den de büyük ihtimalle havaş aracılığıyla atatürk havalimanı'na geçerim.

"Ailevi sorunlar" de, fazla kurcalayamazlar. hala soru gelirse "benden kaynaklanmayan ama beni yakından ilgilendiren ailevi sorunlar" ya da "anne ve babamla ilgili" vs. deyip geçiştir, "çok şükür hepsi halloldu"yu da ekleki işe alınırsan yalan ortaya çıkmasın.

hastaydım de. raporluydum fln
rapor isticek hallri yok ya
agir bi hastalık sole

Ekonomik nedenlerle çalışmak zorunda olmanız ve okula gereken zamanı verememeniz, gayet anlaşılır ve inandırıcı bir yalan olacaktır. Ayrıca, kime ne kime ne? O adamlar, bekarlara evlenip evlenmeyeceklerini, evlenmeyi planlıyorlarsa veya nişanlılarsa ne zaman evleneceklerini, evlenmeyi planlayanlara/nişanlılara/evlilere de ne zaman çocuk yapacaklarını soracak kadar terbiyesizdirler ve bu nedenle de kendilerine yalan söylenmesine müstehaktırlar.

ideolojik sebeplerden dolayi onceliklerimin degismesi ,diyin cok karizma olur ha

kakashi arkadaşın dediği harbiden karizma olurdu ama ne kadar ciddiye alırlar onu bilemem,bence o kadar uçma.maddi nedenlerden ötürü çalışmak zorunda kaldım hem okul hem iş ikisini birden yürütmek zor oluyodu uzadı de işte

mülakatlarda okulun uzamasıyla ilgili çok can sıkıcı durumlar oluyor. 2-3 arkadaşımın başına geldi ve hakikaten ciddi sıkıntı çektiler. zaten o işlerin hiçbirini de alamadılar.

burda söylenebilecek en tatlı yalanlar; ailevi sorunlar, ebeveynin uzun süre ciddi şekilde hastalanması filan...

bu çok gizli bir bilgi dostum...
size söylersem ikimizi de yaşatmazlar de.
:)

Köfteci ramiz'in şubelerinde bulabilirsin cadde de ki ramiz'in menüsünden mevcuttu fakat yemedim ama vardır..

Edit: www.kofteciramiz.com
ahanda bu da sitesi gözüküyorlar kendileri..

tabi ki bim den :)

ortaköy dereboyu caddesinde bi şarküteride var. ortaköy uyarsa akşam tam isim ve tarif verebilirim:)

eker markasinin tatlilari var 2'li 2'li satilan, bunlardan höşmerim olani da var. buyuk marketlerde.

marketlerde hazır pudinglerin yoğurtların olduğu yerde oluyor genelde

hic bir siteden boyle bir sey yapmasin. bankalarin internet subelerinden kredi kartiyla zaten kontor alabiliyorsun. yarin sabaha kadar kontor falan gelmez ise kartini bloke ettirsin.

müşteri hizmetlerinden kredi kartını internet ve telefon alışverişine kapatsın her ihtimale karşı.

en güveniliri bankaların internet şubesi veya operatörün internet sitesinden kontör yüklemek. zaten bu seçenekler varken başka bir site aramak mantıklı değil.

evet arkadaşlar ben buraya yazmadan hemen önce kartı bloke ettik. fakat harcama yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz. telefonla bankayı aradık. internet bankacığından öğrenebilirsiniz dediler. fakat kartı bloke ettiğimizden ona da bakamıyoruz

kimsenin kart olan kontörü 4 lira daha aşağı veremeyeceğini tahmin etsin gelecek sefer bence. burdan bile anlaşılıyor sitenin güvenilirliği.

adamların adresi ingiltere.
www.hukukcu.com

bir de bunu buldum nette

akbilin aktarması için 2 basım arasının 15 dakika dan fazla olması lazım aksi takdirde aktarmaz aynen tahsil eder

@artens: o konu hakkında bilgim var. 10 dakkaya çekildi hatta o süre ama ben önceki yolculuğun 10 dakkadan uzun sürdüğüne eminim.

duraklarda yazıyor..

www.haberturk.com

ben de bir süre uyanamadım. baktım akbil çok çabuk bitiyor. yaptıkları resmen soygun. gizli zam. herkes karşıya geçecek sanıyor herifler.
duraklara yazmışlar aktarma almaz
verir diye.

avcılar metrobüsten inip, büyükçekmece istikametinde 76c 400c ve 400 no'lu araçlara binmezseniz ve çatalca silivri kumburgaz gibi arabalara binerseniz aktarma yapmaz haberiniz olsun.

dergi işinden pek anlamasam da aylık dergide bir editörle 30-40 sayfa zor gibi geliyor bana. işçi hakları gibi bir şey sözkonusu olduğuna göre yazı ağırlıklı olacağını tahmin ediyorum.

Bir kişi bütün işleri yapabilir. Yani tek başına dergi çıkartmış olan insan sayısı hiç de az değildir. Dergide ticari kullanımı sorun olmayan grafik ve fotoğraflarda kullanılabilir bunların lisansında zaten yazar.

Yalnız bir kişi, yazarları ayarlamadan her ay çıkacak 30-40 sayfalık bir dergiyi çıkartamaz. Dolduramaz.

Matbaalar artık çok farklı ve bir çok formatta materyali basabiliyor yani bi gidin sorun onlar size hangi formatlarda dijital döküman kabul ettiklerini söylerler. Umarım buradan bi matbaacı söyler de gitmenize gerek kalmaz.

Yalnız merak ettiğim şey sizin işçi haklarıyla olan ilişkiniz nedir? Konuyla ilgisiz ama böyle dergi çıkartacak birinin bu konuya ilgisinin nedenini, derecesini bilmek isterim.

savcılıktan izin alınması (ya da dergi çıkartacağınıza dair bildirim yapılması) gerekir diye biliyorum. yanılıyor da olabilirim ama.

dergi yerine gazete basın. star gazetesinin matbaası oldukça ucuz. normal bir matbaada bin dergi bastıracağın fiyata 10 bin gazete bastirırsınız.

arkadaşlar bir sendikaya bağlı olarak çıkarılacak bu dergi. yani tüm izinler vs hepsi ayarlanmış durumda. benden tek başıma yapıp yapamayacağım yada yapamazsam kaç kişilik bir ekiple yapabileceğim konusunda araştırma yapmamı istediler. editörlük deneyimim mevcut fakat internet editörlüğü yapıyorum. dergi deneyimim yok. işler nasıl yürür bilmiyorum. bu yüzden bilgi almak istedim.
yasal konular hakkında vs sorun yok yani. tamamiyle derginin hazırlanma aşamasıyla ilgili eksiklerim var.

dergi çok profesyonel bir şey olmayacak. sadece işçiler okuyacak. yazıları sendika yönetimi vs yazacak ben redaksiyonunu, düzenlemesini yapacağım. ya sonra? yazılar şöyle şöyle yapılır, sonrasında şu yapılır vs gibisinden adımlara ihtiyacım var.
tekrardan teşekkür ederim herkese, yardımmm

@elxa,
inan süper olur. çok minnettar olurum. [email protected]

milsan ile de görüşün. istanbul'da irili ufaklı bütün marksist kardeşler orada bastırır dergilerini. dergi işinden ben anlarım. internet editörlüğünden zordur.
sendikacıların yazılarını redakte edecek adam lazım mesela. çamur gibi yazacaklardır emin olabilirsin.
grafiker lazım.

en az 3-4 kişi olmalısınız.

emin ol yayın dünyasının çok çok içinden yazıyorum bunları.

malesef ankara'da olacak dergi işi. ankaraya yerleşeceğim hatta bu iş için.
redaksiyon işini rahatlıkla yapabilirim buna inanıyorum. sadece hepsini yetiştirme konusunda emin değilim.

bir editör, bir grafiker ile gayet başarılı bir şekilde çıkartabilirsiniz.
baskı öncesi hazırlığına gelince editör yazısını dergi boyutuna uygun bir şekilde soft haliyle yazsın. hangi sayfada neler yazmalı vs.. grafiker arkadaş ise bilgisayar üzerinden sayfanın dizaynını yapsın. (resimler jpg değil pdf formatında olmalı ki bu işlerden anlayansa zaten bilir.) baskıya teslim ettiğinizde matbaadan size ozalit vereceklerdir. bu aşamada kelime, harf hatası varmı diye son kontrolleri gerekli düzenlemeleri vs..yaparsınız. yaptıktan sonra ok dediğiniz anda seri baskıya geçerler.
Not:
aylık dergiler hep bir ay önceden hazırlanır mesela şu an ağustos sayısı için hazırlık yapılması gerekli. o nedenle zaman çok önemli. bir de dergiye reklam alacaksanız eğer reklam verenden pdf formatında dergi ebatına uygun ilan istemelisiniz aylık dergi olduğu için en geç 20'sine kadar teslim almanız gerekir. işinizi sağlama almak için baskıya bir hafta öncesinden teslim edin.
dergi basıldıktan sonra teslim edilir ve dağıtıma geçersiniz.

kolay gelsin.

eger grafik tasarim cok onemli degilse bunu matbaaya birakabilirsiniz. hatta cok iyi tasarimcilari olan matbaalarda var ankarada.

sunnet derisini geri takabiliyorsun, baska da bir avantaji yok.

avantaj için dine mi girilir. yok avantajı filan.

ne halt yersen ye hayatta, isa gelip seni kurtariyor sonra... tabii yersen (!)

@detroitli kizil;

Tabiki avantaj için dine girilir. Her din sana avanta verir. Nedir bu? Cennet. Ölümden sonra yaşam.

@surtunme kuvveti;

Avantaj mavantaj yok. Hepsi yalan dolan. Yok allahmış, tanrıymış, nirvanaymış, Kurt Kobain'miş. Ölüyorsun ve bitiyor herşey.

Gel sen bana tapın.

sana tapmamın ne avantajı var?

İç huzur vereceğim sana. :P

günahlarını çıkartıyolar, filmlerde hep öyle yapıyolar.

vampir saldırırsa falan yakınlarınızda haç olması ihitimali artar gibi.

okursan, incili kuran a gore çok daha rahat anlarsın.

agnostik ol kurtul.

islam ol kurtul gibi oldu ama :)

e iste madem aklına yatmıyor, bu celiskileri de farkediyorsun yeni yeni koy gtune rahvan gitsin. aile yuzunden olacaklara da bi sure kamufle edeceksin zor durumda kalacaksan. yok ayakta durabileceksen o baskıya da direnc gostereceksin.

(bkz: deizm)

dostum sakin ol, yavaş yavaş anlarsın neler hissettiğini, kafana hangisi yatarsa ona göre takıl. sana kim ne anlatsa boş şu anda, önemli olan senin ne hissettiğin. ateizm yolunda ilerliyorsan, annen, annanen için beyaz yalanlar hazırlayıp gözlerine hoş görünürsün. tabi istersen.

not:iyi kötü inananlardanım.

bu kendi kararınız, çevrenizdeki kimseyi düşünmeyin. çıkın yürüyüşe, oturun sakin bir yere düşünün, ben neye inanmalıyım diye. bulacaksınız cevap..

of pof, bayağı yazmıştım ama sildim.. sonuç olarak, size kalmış bir karar. kararı verdikten sonra da göreceksiniz ahım şahım bir şey değişmeyecek hayatınızda yani her yer bir anda aydınlanacak ya da kararmayacak..

neden acı olsun? neden böyle hissediyorsun ki? düşünen bir yaratıksın ve hayatın boyunca karşına çıkan durumları, olguları, gerçek olduğu iddia edilen şeyleri sorgulamadan kabullenirsen bir anlamı kalır mı düşünebilmenin?
kaldı ki günlük yaşamında bile karşına çıkan her şeyi sorguluyorsundur. ama bu iş küçüklüğünden beri ortalarında bulunduğun insanların sana aşıladıkları inanç sistemine gelince tamamen ortadan kalkıyor. neden?
tabii ki sorgulayacaksın.
türkiye'de değil de hindistan'da doğsaydın ne olacaktı? hindu dilini konuşup budist olacaktın. tıpkı konuşacağın dili seçme şansın olmadığı gibi din seçme şansın da yok.
ama belli bir düşünme kapasitesine erişip dünya üzerindeki diğer dinlerin de farkına varınca bunu değiştirmek kadar doğal bir hakkın da yok. dünya üzerinde binlerce din var. her şey hıristiyanlık ve islamiyetten ibaret değil sonuçta. ateizm de bir inanıştır.
hiçbir şey zorla olmaz. eğer islamiyet seni tatmin etmiyorsa, kafana yatmayan tarafları varsa bunda kimin ne suçu var? kim seni yargılayabilir?
ben de ateistim. başkasına zarar vermediği sürece inanana da inanmayana da saygım var.
neden inanmadığıma gelince sayısız nedene sahibim. bir tanesini duymak ister misin?
hep merak ederim mesela 600lü yıllarda bir arap yarımadasına inen bir din, herkes için olduğu söylendiği halde neden aynı anda dünyanın farklı bölgelerine de seçilmiş kişilerce yayılmadı.
kristof kolomb amerikayı keşfettikten sonra orada yşaayan mayalar ve aztekler gibi uygarlıklar periyodik olarak tanrılara kurban veriyolardı aralarından birilerini. piramidin tepesine yatırıp canlı canlı kalbini söküyorlardı kurbanın. ve avrupalılar bunu islamiyetin arabistana inişinden yüzyıllar sonra görebildiler. neden?
ordaki insanlar da yanlış(!) inanışlar içindeyken onlara islamiyet için bir şans neden verilmedi?
düşünecek o kadar şey var ki aslına bakarsan. bu sadece küçük bir örnek.
neyse çok uzadı yetr bu kadar :)

şunu da eklemeliyim tabi; tüm dinlerin özünde iyilik var, güzellik var. bu açıdan çok da fark etmiyor aslında neye inandığın. dünya üzerinde ortaya çıktıkları yer ve zamana göre kuralları değişiklik gösteriyor sadece.

pfff.. turtle ya da başkaları inanmıyorsa inanmıyor. mantıklı şeyler de ileri sürebilirler, bunlar onların seçim ve düşünceleri. önemli olan sizin mantığınız ve yüreğinizin neyi kabul ettiğidir. bir tanrıya inanıyorsanız ama şimdiki dinler ve uygulanış biçimleri sizi rahatsız ediyorsa, şimdilerde birçok insanın hissettiğini hissediyorsunuz. tanrıdan uzaklaşabilirsiniz insanlar yüzünden ama bence imanınız varsa uzaklaşmayın. bana özel mesaj atarsanız daha fazla konuşabiliriz (tarikat lideri falan değilim :) )
bilgisizlikten ve şimdiki dinler (insanların dini uygulayış biçimi) yüzünden mantıklı insanlar böyle düşünebiliyor ve bu gayet de doğal ama insanların değil tanrının bu konuda ne düşündüğü ve ne dediği önemli.

sen kendini nasıl hissediyorsan, gerçekten kafana hangisi yatıyorsa odur önemli olan. İllaki bir dine inanacaksan eğer seçtiğin dinin özüne inan, inanç işi çok ayrıntıya indirilmemesi gerekir. Ayrıntıya indikçe gerçekten saçmalıklarla bürünür.dini seçeceksen saptırılmamış, saçmalıklardan uzak bir inanışın olmalı.

herkesin inançlarını yaşama şekli farklılık gösterir. yani senin durumunda olan başka bir insanın olması mümkün değil. tamamen yalnızsın.

bir tarafta gerçekler demişsin ama ilahi dinler konusunda gerçek diye bir şeyden söz edemeyiz. varlığı ya da yokluğu kanıtlanamaz kavramlar var ortada çünkü. buradan bir çıkarım yapacak olursam sen zaten inanmamayı seçmişsin ama farkında değilsin.

sen canını sıkma Allah büyüktür :D Aslında şaka bir yana, işin güzel tarafı da bu zaten, istediğine inanmakta ve hayatını ona göre yaşamakta serbestsin. İster Allah a kulluk edersin ister Flying Spagetti Monster a kim ne karışır, kimin ne haddine?

Ama daha fazla öğreneyim de öyle iman edeyim diyorsan diğer versiyonlarını da bir oku derim. Tevrat, Zebur, İncil, Kuran vesaire nin. Hatta 13. Gezegeni de oku. Ondan sonra kararını ver.

Ben inanıyorum, ama sebebi tamamen bana ait, arkadaşlarımın çoğu inanmıyor o da onların problemi. Ne yaparsanız yapın aileyi üzmeyin hem sizin huzurunuz bozulmaz hem de onların. Kimliğinizi de gizlemek zorunda değilsiniz çünkü inanç kişisel bir şeydir sorgulanamaz kimseyi de ırgalamaz. :D

ben şu noktadan bakıyorum: insan inanabileceği hemen hemen herşeyi denemiş. ilk başlarda, taştan havadn, sudani geceden yağmurdan korkmuş, onları kutsal bilmiş. daha sonra bunlarda korkulacak bir şey olmadığını anlamış daha ruhani şeylere yönelmiş: atalar ruhu, kurban ruhu, totemler vs. bunlardan da bişey çıkmayınca, gözle görülmeyen gidilemeyen yerlerde yaşadığına inanılan tanrı ve tanrıçalara inanmış. bu işin boku çıkınca bunların sayısını azaltmış, bire düşürmüş. tek tanrılı dinlerin her biri, kendinden önce gelenlerin zayıf yönlerini kapatmış.

böylesi bir gelişim çizgisi açıkça ortada, amma, belgesellerde gördüğümüz muazzam işleyişin kendi kendine olduğuna inanmak, diğerine inanmaktan daha zor.

o halde, bu işleyişin arkasında "bir bilenin parmağı" olmalı, sen buna ister allah de, ister enerji, ister doğa ana, ister karma...

kırmızı hap ı seçersen, bu dünyayı boşverip öbür dünya için çalış, mavi hap ı seç, ulan nası oluyo da oluyo diye şaşıra şaşıra belgesel islemeye devam edersin..

başlarda öyle oluyor. ilk farkediş ve olayları yeniden yprumlama zamanıda, tüm değer yargılarımızı değiştiriyoruz. bu yüzden yeni kimliğimize kendimiz bile alışamıyoruz. doğal birşey bu. sabah uyanıpta uykuya geri dönme isteği gibi. uyusak mı uyanık mı kalsak bilemiyoruz. ama daha sonra etkisini yitiriyor bu olay. hatta geriye bakıp, "yahu neler yapmışım, bu kadar zor muymuş." bile diyorsun.
zamana bırak ve değişimin tadını çıkar. çünkü artık bu kaçınılmaz. (:

yaptigim yanlis seylerden dolayi basima tesaduf olamayacak kadar enteresan ve spesifik olaylar geldi. su an burada paylasamiyorum herkesle ama beni etkileyen seylerdi neticede.

ha farki anlaman icin soyle soyleyeyim. sofu degilim, namaz kilmam, oruc da tutmam. benim tek dikkat ettigim sey insanlarin kalbini kirarak onlarin ahini almamak, kul hakki yememek kisaca.

bende seninle aynı durumdaydım dostum . ben de ekşi okuduktan sonra aklıma birkaç soru işareti geldi.

ama dinimden vazgeçmedim. bir süre sonra inanmak için bir kanıta ihtiyacın olmayacak olgunluga erişiceksin. ona kadar birazcık bekle sakinleş fazla kafaya takma.

sakin olmayı başarabilirsen, hiçbir sorunun yok demektir.

ekşi okuduktan sonra aklında birkaç soru işareti gelen insanlar varmış meğersem. ne kadar garip! ekşi sözlükten başka bir şeyi okumamanın da çok açık bir ifadesi bu.
ve bence asıl acı olan da budur.
eski inançlarımdan şüphe duymaya başlıyorum(!) diyerek üzüleceğinize, yeteri kadar bilgi sahibi ol(a)madığınıza üzülmelisiniz.böylesi çok daha iyidir.

okuyunca doğru yolu bulursun diyeceğim ama başkalarının fikirlerini okumak onlardan etkilenme gibi şeyleri doğrurur. onun için objektif yaklaşan bilimsel şeyleri oku bence.

"ben neye inanayım?" diye bir soru olamaz, inanıyorsan inanıyorsundur, inancına şüphe düştüyse inancınla ilgili kaynakları kitpaları okuyup gözden geçirmeni öneririm, en azından mantıksız gelen şeyler gerçekmi yoksa söylentiden ibaret mi onu anlarsın. yine mantıksız ve uzak geliyorsa zaten inanmıyorsun demektir.

birsürü şey yazdım göndere basacağıma gizle'ye bastım gitti.
sonra tekrar okudum sorunu ve istediğin cevabı yazacağım.


yaratıcıya inanıyorum çünkü başka türlüsü rasyonel gelmiyor.
dine inanmıyorum çünkü apaçık biçimde insan ürünü kurallar ve hikayeler silsilesinden başka birşey değil.
Tanrı tanımı ve kavramı çok net ve iddialı, peki, güzel.
peki Tanrı'nın din-leri öyle mi? hepsinde o kadar çok açık var ki ne yazık ki tüm kredisini tüketiyor, din fikri.
Şu an nasıl bir adam çıkıp da husuhsuhu dini kuruyor insanan üç beş insan çıkıyor ya.
Büyük dinler de zaman içinde dinlerin insan ürünü olduğunu kabul edecek ama, ya bakın öyle olsa bile güzel şeyler diyoruz kötü şeyler mi diyoruz sanki argümanıyla adam toplayacak.

valla turtle okuyunca benim yüz kaslarım gelişiyor. kahkahalar atıyorum. imanım kuvvetleniyor.

benim önerim kimseyi okuyup etkilenme. turtleı okuyunca bu oluyorsa authoru hiç okuma:))

sağlam bir imanın varsa etkilenmezsin yazılanlardan. sağlam iman neyle olur.
ibadet ile olur.
inanmış kalp ile olur.
ibadetlerine özen göster.
kitaplar oku bıol bol.
doğru yolu zaten görürsün.
(bkz: islam)

illa islam ya da ateizmi secmek zorunda degilsin, bunun bir suru ara kademesi var. sahsen benim anladigim manayla tanri, insanlarin bile ustesinden gelmesi gereken ofkeye kapilip fevri karar vermek, insanlari ellerinde olmayan, kontrol edemedikleri seyler yuzunde suclamak, kin gutmek, bilerek ve isteyerek birilerinin canini yakmak, ayrimcilik yapmak vs gibi ozellikler tasimamali. bu nedenle de islam'im allah kelami olduguna kesinlikle inanmiyorum. sizce birilerinin her sene duzenli olarak kabe'yi ziyaret etmesi allah'in mi isine yarar mekkeli bir tuccarin mi, domuz yenmemesi allah'in mi daha cok isine yarar mekkeli bir koyun tuccarinin mi, kadinlarin asagi bir tur olarak gorulmesi, koleligin serbest olmasi filan bunlar yuce bir yaradana yakisiyor mu? topu topu bir kac tane ayet gonderiyorsun ve bunlar evrensel kurallar olacak diyorsun, ve evrensel kurallardan biri peygamberin evine gidince cok oturmayin. sizce bu, bilgisi sonsuz bir yaraticinin isi mi yoksa herkes kadar dunyevi arzulara tabi siradan bir insanin mi?
ama islam'a inanmayip yine de tanri inancini koruyabilirsiniz. herhalukarda iyi bir insan olmanin her seyden onemli oldugunu dusunuyorum. tanri varsa ve siz dogru oldugunu bildiginiz icin iyi bir insansaniz, bence onun nazarinda odul veya ceza nedeniyle iyi bir insan olandan daha kiymetlisiniz. tanri yoksa, olunce zaten bu konulari dusunmenize gerek kalmayacak:)

muhammetin öğretilerinin ve kitabının, kendi kültürünün ve kişiliğinin sonucu olduğunu görmek çok kolay. -küçükken insanın beyin damarlarını tıkamamışsa düşünce özürlüler.

ama lakin ki, atesizm bir ınanıştır demiş biri, yuh at yalanını..! bana mesaj at demiş biri ona da hehe: ) gerisi bilimin alanına giriyor, zaten oldum olası tanrıyı ispatlamak veya yermek için felsefeyi kullanan tiplere uyuz olmuşumdur. ister dinci olsun ister ateist filozof, hepsi ezik.

inanç inanç, kabul, sorgulamadan kabul= iman. beyin yerine salatalık turşusu mu var bilmiyorum ki.

suphecimelek.wordpress.com